24 Mayıs 2008 Cumartesi

Mehmet Furkan'la sohbet ( 2 )


Sizin yazınızı kısaltacağım, tamamı nasılsa yorum kısmında var..
Mehmed Furkan: (.....) ben bu yazıları ne bir modernist ne de bir reformist olarak yazıyorum, bundan da supheniz olmasın...[mezheplerin hadisi şerifle bildirilen nasıl bir rahmet olduğuna girersek...] demişsiniz, nerede mezheplerin rahmet olduguna dair gecen hadisler, kaynak gostermeniz hatta daha ileri duzeyde hadisi aktarmanız gerekir,

Can Cenk:Bu karşılıklı fikir-alış verişi uzayacağa benzer. Oysa '' Ümmetimin ihtilafı rahmettir'' El-Cami-us Sağir (imam Suyuti) C: l, Sh:13, Beyrut:ty. Hadisin-i googlede bir yazsanız, o araya giren paranetzlerin alimlerimzice nası l ve neye dayanarak açıklandığını göreceksiniz. Bunu Yusuf Kerimoğlu’nun eserlerindeki nakillerde de bulmak mümkün.Ebubekir Sifil hoca'da da..Yani o parantezi kendimden oraya serpiştirmekten Allah korusun beni.
''Ümmetimin ihtilâfı rahmettir'' hadis-i şerifiyle ilgili olarak muhakkik ulemadan İbn-i Abidin (Rh.a) şöyle diyor: "İhtilâftan murad; müçtehidler arasında fer'i meselelerde cereyan eden ihtilâftır. Yoksa mutlak ihtilâf değildir. Evet mezhep imamlarının ihtilâfı ümmet için bir genişlik ve kolaylıktır. Nitekim «Tatarhâniyye» nâm kitabın baş taraflarında izah edilmiştir. Bu söz halkın dillerinde dolaşan meşhur bir hadis-i şerife işaret etmektedir. Hadîs şudur : «Ümmetimin ihtilâfı rahmettir». «el-Makasıdü'1-Hasene» adlı kitapda bu hadisi Beyhakî'nin münkatı' bir senedle İbn-i Abbas (r.a.) dan şu sözle rivayet ettiği bildiriliyor : "Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Size Allah'ın kitabından bir delil bulunursa onunla amel etmek icap eder. Terki hakkında hiçbir kimsenin özrü olamaz. Şayet Allah'ın kitabında yoksa o zaman geçerli sünnete müracaat etmek gerekir. Bu bâbda benden bir sünnet de yoksa, ashabımın söyledikleri ile amel edilir. Şübhesiz benim ashabım gökteki yıldızlar mesabesindedir. Hangisinin kavli ile amel etseniz hidayeti bulursunuz. Ashabımın ifhtilâfı sizin için rahmettir''

İbn-i Hâcip bu hadisi Muhtasar'ında şu sözlerle nakletmiştir: ''Ümmetimin ihtilâfı insanlar için rahmettir''

MF:burada ilmi bir faaliyet yapılmaktaysa, muhatapların, karşı iddiaların delillerini bilmesi onemlı bır rol oynar... genelkurmay örneginizi gelirsek, zaten ben bu mezhepler hak değil, bunlar işe yaramayan seyler, bunları kaldıralım dedıgımı hatırlamıyorum, neyse burada da buyuk bır sorun yok...
[Peygamberimiz Sallahu Aleyhi Vessellem zamanında mezhep yoktu demek, tarihi süreçten haberdar olmamaktır.] ve [Tarihi gerçekler Sallahu Aleyhi Vessellem Efendimiz döneminde mezhep diye bir şey yoktu, diyenlerin cehaletine şahittir.] söylemlerinizi anlamakta güçlük çekiyorum, birkere bizim mezhepten ne kastettiğimizi ne anladıgımızı sormadan, bu tarzda bir ithamda bulunmanız gerçekten de insaf çizgisini aşmak olarak değerlendirilebilir, ben sizi cahillikler suclamadım, sizin de karsınızdaki insanın bilgisine saygı gosterıp, önce onu anlamanız ardından da bu tarz suclamalara gerek duymadan, ona dogruyu güzelce anlatmanız bence dusunceleriniz yaymanız acısından daha basarılı olabilir, tabii ki nasıl davranacagınız sıze kalmıs ben sadece onerimi soyledım.

CC:Çok alıngansınız, ben sizi itham etmiyorum, kırgınlığınıza sebep olmuşsam helallik ve özür dilerim.İlk mektup/yorumunuzda bana iftira atmaktan dem vurdunuz ama ben size kırılmadım! Ben sizin şahsınızda, ısrarla savunanlara da cevaplar veriyorum.Bu blog’da sizin dışınızda can.cenk1@gmail’e gelene mektup sahiplerini de hesaba katmalısınız.Mezhepten ne anladığınız..!! Bizim derken siz...Ayrıca ne anladığımız değil, ne anlaşılması gereken..desek..Bazen aşağıda geleceği gibi itirazlarınız ( fikirleri savunma anlamında) oluyor bazen de neden itham ediyorsunuz diyorsunuz..!

MF: tarihi gerçekler diyorsunuz ve bir olaydan bahsediyorsunuz, ki bu olayı dusundugum zaman zaten benim itirazımla pek bir ilgisinin olmadıgını goruyoruz, ben demedim ki insanların bir metodu yoktu, dini anlama şekli yoktu, ben boyle birsey soylemedim, ama bunu mezheplerin kaynagı olarak algılamak sizin kendi dusuncenizdir, saygı duymakla beraber, tam bir acıklığa sahip oldugunu hala dusunmuyorum.[bir şeyin (yeni doğan bebek gibi) hemen isminin konulmaması, onun var olduğu gerçeğini inkar ettirmez, ki Hz.Muaz (ra) olayı bunun en meşhur ispatıdır.] ben de derim ki burada ictihada izin verilmiş oyleyse, ictihad kapısını kapatmanın nasıl bir dayanagı olabilir, tabii ki siz kapatalım diye birsey demediniz, size karsı soylemıyorum, o halde sunu sormak istiyorum size, madem ictihadı gerektiren hallerle karşılaşmamız doğal, biz su anda nasıl bir ictihad anlayışına sahip olmalıyız? bu anlayışın yeterliliğini nasıl temellendirebiliriz?(bu soruya cevap vermeniz için değil, bu soruyu dusunmeniz için soruyorum, cevabı gayet uzun olacaktır zaten verilmeye calısılsa da, o kadar zamanınızı almak istemem)[Naslarla çelişen farklılıklar demişsiniz.] diye alıntı yapmışsızın,ancak hemen duzeltelim ben "...nasslarla çelişmeyen farklılıkları, mezhepleşme sebebi yapmak mıdır, yapmamak mıdır?" yazmısım.(celişen değil celişmeyen yazmıstım)

CC: Çok hızlı ve dar zamanda yazıyor sonra tekrar kontrol edemiyorum bugün de olduğu gibi.O dediğiniz yeri düzelttim, teşekkür ederim, ’’çelişmeyen olarak’’ dışında bir değişiklik yapmadım, zira anlam bütünlüğü bakımından öyle yada böyle olsa da, yazdıklarım ikisine de şamil diyerek kısa tutayım. Diyorsunuz ki;''Şimdi içtihad kapısının kapanmasına nasıl geldik? biz su anda nasıl bir ictihad anlayışına sahip olmalıyız? bu anlayışın yeterliliğini nasıl temellendirebiliriz?'' İtiraz ve talepleriniz sizi bu meseleleri savunan biri durumuna getiriyor haberiniz olsun!İçtihad kapısı açık diye kim, hangi vasıf ve kabulle/icazet hangi konuda içtihad edecek? Dediğiniz gibi bunlara girmeyelim..

MF:[Tek anlama/ictihad/mezhep...] demiyorum zaten, benim bahsettigim sey daha farklıydı, tabii ki farklı ictihadlar olur, bunda herhangi bir sorun yok, buna bir itirazım da yok.[Hikmeti gereği, bazı hükümleri mücmel yani anlamlarını kapalı bırakarak; insan aklına ve çabasına bir çalışma/değer alanı bırakmıştır.] bu tespitinize katılıyorum.[...hangisine (yoluna mezhebine) uyarsanız hidayete kavuşursunuz,..] parantez içinde verdiginiz ifade hadiste gerçekten bulunmuyor bildigim kadarıyla,

CC: Hayır bulunuyor.Bunu da ben eklemedim.Cumhur ulema, sahabe-i kiramın anlayışına naklen bu hadisi şerifi böyle anlamışlardır.Bu konuda sayısız kaynak var.Seyyid İbn-i Abidin Hazretleri der ki : Pederim «Dürer» şerhinin haşiyesinde şunları kaydetti:Beyhakî ''el - Madhel'' de İbnu - Abbas'dan (Radiyellahu anhuma) gelen senediyle şu gelecek hadîs-i şerifi rivayet etti: ''Allah’ın kitabından size bir hüküm geldiğinde onun­la amel etmek zorunludur. O hükmü terk etmekte hiç bir kimse mazur sayılamaz. Eğer Allah’ın kitabında yoksa, benden gelen ve geçerli bulunan bir SÜNNET ile amel ediniz. Eğer SÜNNET'im yoksa, bu takdirde ashabımın söylediğiyle amel ediniz. Zira ashabım gökteki yıldızlar mesabesindedirler. Onların hangisinin sözüne yapışırsanız, hidayet olunursunuz. Ashabımın ihtilafı sizin için rahmettir.''

Celâleddin es - Suyutî, CEZÎLEL - MEVAHÎBE'de «Bu hadisi şerif de birçok faideler vardır: O faidelerden;
Birincisi;
Allah’ın Resulünün (S.A.V.) kendisinden sonra fürûâtta mezheblerin ihtilâf edeceklerini haber vermesidir. Bu, Resûlüllahın mu'cizelerindendir. Gayıblardan haber vermelerindendir.
İkincisi, bu ihtilâfa razı olmasıdır.
Üçüncüsü, fürûâtta bulunan bu ihtilâfı onaylamasıdır.
Dördüncüsü, bu ihtilâfı rahmet olarak nitelendirerek övmesidir.
Beşincisi, mükellefi (yani ictihad ehliyetine haiz müctehidi/fukahayı..cancenk) serbest bırakmasıdır. Ashabtan dilediğinin sözüne yapışabilirsin deyip belli birisinin peşinde gitmenin zarurî olduğunu tayin etmemesidir. Bu hadîsi şeriften alınan hükme göre, müçtehidlerin hepsi hidâyet üzerindedir, hepsinin mesleği haktır, hiç birisi içtihadından ötürü kınanmaz. Ve hiçbirisine yanlışlık atfedilemez. Zira Allah’ın Resulü (S.A.V.), «Hangisine yapışırsanız hidayet olunursunuz.» buyurmuştur.

Hatib el-Bağdadî, «Kitabür-Rüvvat» ta İsmail bin Ebül-Mehâmid yoliyle İmamı Mâlik'ten (Rh.A.) rivayet etti: ''Harun-Reşit Enes oğlu Malike; Ey Aba-Abdullah Bu kitaplarını yaz. Biz buraları İslâm dünyasının her tarafına gönderelim.. Ta ki ümmeti, bunlarla amel etmeye itelim» dediğinde, İmam-ı Mâlik (Rh.A.) :' Ey müminlerin emîri! Alimlerin ihtilâf etmeleri, bu ümmet için Allah’dan gelen bir rahmettir. Ümmetin her âlimi, katında sıhhatli olana tabi olur. Hepsi de hidayet üzere bulunur. Hepsi de Allah’ın rızasını irade eder.' Daha sonra Celâleddin «es-Suyûtî» şunları söyledi: 'Mezheblerin ihtilâfı, bu (İslâm) milleti için büyük bir nimet ve büyük bir fazilettir.' Bu mezheblerin fürûattaki ihtilâfının ince bir sırrı vardır. Âlimler o sırrı idrak ettiler. Cahiller ise, o sırrı idrak etmekten aciz kaldılar. Hatta bazı cahîllerden dinledim: « Resulullah (sav) bir tek şeriat getirdi. Acaba bu dört mezheb nereden çîktı? (!)»
''insan aklına ve çabasına bir çalışma/değer alanı bırakmıştır,'' derken de, bu insan elbette bizim gibi cahiller değil, ulema/müçtehid imamlardır.Yani Kur’an'da geçen ''Bilmiyorsanız zikir ehlinden sorunuz'' mealli ayet(tefsirine bakabilirsiniz)

MF:...ayrıca eger mezhepten kastınız o idiyse, neden sahabi sayısınca mezhebe değil de, 4 mezhebe indiriyoruz sayıyı, yok eğer hepsi hak mezhep diyorsanız o zaman "hak mezhep 4 tanedir" soylemine nasıl bir anlam verebilirsiniz?

CC:Musa Harun Bey,
Sahabe döneminde de, ilimde öncü olanların etfafında diğerleri halka olur, diyelim Abdullah bin Mesud (ra) hazretlerinden fetva alırlardı.Sahabe-i Kiram (Allah hepsinden razı olsun) fetihlerle yeryüzüne dağıldılar ve sayılarınca mezhep yani dini anlama ve yaşama metodu vardı.Bir Süfyan-ı Sevri hazretlerinin bugün mezhebi anılmıyorsa bunun sebebi, tabiilerinin kalmamasındandır.4mezhebin hak olarak devamı da ilahi bir hikmettir.Ben bunu 4 büyük melek, 4 büyük Kitap, 4 mevsim, 4 mübarek halife...vs..keşfetmiştim.Bu konuda bir çalışmamı da inşallah bana mail adresi verirseniz size gönderebilirim. Bugün için söylenmiş bir sözdür hak mezhep 4 tane diye.Yani 4 tane kaldı demektir.Hatta bu bağlamda size başka bir şey de söyleyebilirim.Ahir zaman sonlarına hanefi dışındakilerin de akamete uğrayacağı, tarikatlerden de nakşilik dışındakilerin kalmayacağaı yada resminin kalacağı..

MF:benim daha bircok sorum var, bunları iyi niyetle ve suçlamardan uzak bir şekilde, samimiyetimin bir urunu olarak sizinle paylaşıyorum, lutfen eğer cevap verecekseniz, karşı tarafı birseyleri anlamamakla, cahillikle itham etmenin(dolaylı da olsa suclamayınız, bu itici gelebilir insanlara)yanlış olduguna inandıgınız goruslerı elestirir, dogru olduguna inandıklarınızı soylersınız, zaten arif olan anlar, sizin insanları itham etmenizin bir anlamı da yok zaten.emek verip, cevap yazdıgınız icin tesekkur ederim, Allah razı olsun... hayırlı çalışmalar...

CC:Cahillik konusuna takılmayın, en ala cahil benim ve o söz yukarıda gördünüz İmam Suyuti hazretlerinindir.Zaten kim ben alimim derse, bilinki o cahildir.
MF:(İmamı Gazali hazretlerinin kitaplarında mevzu hadîsler bulunduğuna dair cahilce bir iddia ve iftira vardır. Büyük muhaddislerden İmamı İrakî uzun yıllar çalışarak bu iddiayı çürüten bir eser yazmıştır.Bugün, İslâm dünyasındaki birçok kötülük, fitne fesat, sapış; İmamı Gazalî, İmamı Rabbani, Abdülkadir Geylanî gibi büyüklerin yolundan ve metodundan sapılmasından dolayı meydana gelmiştir.M.Şevket Eygi/Milli Gazete 21.03.08) diye bir kısım var yazıda, eğer size gazali'nin kitaplarında geçen bir kaynaksız hadis gostersem bu iddia curur değil mi?

CC:Asla.. Kusura bakmayın ama bu cümle beni çok üzdü ve açıkçası sinirlendirdi! Biz kimiz Hüccet-ül İslam İmam-ı Gazali kuddise sirruh gibi bir müctehide kritik yapmak kim? Bakın İslam dünyasında öyle rabbani alimler vardır ki, onların zanları dahi ilimdir, nurdur. Allah cellenin nuruyla bakarlar. Allah onları asla yalancı çıkarmaz. Hadis söyleseler ve bu hiçbir kaynakta da olmasa, bilirim ki, onlar ruhaniyette Alemlerin Efendisi Sallahu Aleyhi Vessellem ile görüşürler.İstihareleri bize benzemez! Hala günümüzde Arafat ve benzeri mekanlarda zamanın kutbu ve Al-i Rasulullah senenin belli zamanlarında görüşür, Efendimiz Sallahu Aleyhi Vessellem’den emirler alırlar. Yalan sanılanlar gerçek, gerçek gibi aynada yansıyanlar hayaldir.
Siz İmam-ı Gazali hazretlerinin kuddise sirruh nasıl vefat ettiğini biliyor musunuz..? Güneş doğar, kuşluk kılar, kıraat eder ve sonra talebesinden kefeni ister.Alırken de:''Emrin başım gözüm üstüne'' diyerek, kefeni öper ve odasına kapanır..Uzun süre çıkmayınca içeri girenler, o mübarek imamın vefat ettiğini ve bir şiir bıraktığını görürler..

Onların iklimini ve dünyalarını buradan bakarak görmek ve anlamak her kula nasip olmuyor.Ne kadar incindim bu cümlelerinize Mehmed..Bana sövseydiniz bu kadar yara almazdım. Bu cümle açıkça o imama hakaretlerin en büyüğüdür. Düşünsenize mahşerde nasıl bakarsınız yüzüne?
Bianaenaleyh o koca ve mübarek imam isterse kitaplarında tek kaynak göstermesin, kendisi zaten kaynaktır.

Usuldendir/edeptendir, icazetini almış, ehl-i sünnet bir mollaya fetvasının kaynağını sormak; kendisi kaynak olmuş alimi sınamak demektir. Sınayan, sınanandan bilgice aşağıda olunca, bu hakarete döner.
Bilmiyorum, sohbetimiz fayda sağlıyor mu?
Bu vesile ile ilk sorduğunuz 4 sorunun son 2'sine zaman elverdikçe değiniriz inşallah..