17 Kasım 2008 Pazartesi

Allah Azze ve Celle'den razı olmak

"Sen, kendine malik değilsin. Kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme; çünkü hayatı veren O'dur. İdare eden de O'dur. Sen misafirsin, fuzuli olarak karışma, karıştırma! Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var." (Bediüzzaman, 32. Söz)

Konuya direkt gireyim.''Bu niye oldu, bu neden olmuyor..!'' Günlük hayatta çoğumuzun, belkide sıklıkla kullandığımız benzer kelimelerden. Oysa ''Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, bitiremezsiniz.'' (Nahl:18)

Hayatını sürekli negatifleştiren Müslüman, hayrın ve şerrin Allah'dan geldiğini, sabrı, bir an bile unutmamak borcunda olan kimsedir.Yoksa ''Kullarım içinde hakkıyla şükreden azdır.'' (Sebe:13) ilahi beyanın muhatapları arasında yer alır. Ama ben konuyla ilgili ayet ve hadis sıralamaksızın ve elbette her zaman onları referans alarak; bunun için sabırlı ve kanaat sahibi olmak gibi reçeteler üzerinde durmak da istemiyorum.Onlar hakkında pekçok eser var.

İnsanın, Allah'ın (cc) kendisinden razı olması için, (Zariyat suresinde geçtiği gibi ) Allah'a kul olmak, ibadet etmek üzere yeryüzüne gönderildiği bilgisi, Müslümanların çoğunluğunun malumu..

Allah'ın kulundan razı olması ve kulun da Allah (cc)'dan razı olması..Sanırım, Allah kulundan razı ise, kulunu da kendisinden razı bir gönül sahibi kılar.

''Bu niye oldu, bu neden olmuyor'' gibi günlük yaşamda sürekli itirazvari bir bakış, yaşamda hoşnut olmama, tevekkülün hakkını verememe durumuna rağmen din yaşanabilir mi; (dindar olunabilir mi) sorusuna vereceğimiz cevap bu noktada çok önemli.

Evet, din, pekala yaşanabilir ve kul Allah Tealayı yine O'nun (cc) lutfu ile kendisinden razı edebilir.Ne varki, hikmeti kollamaktan uzak, derin mü'min olma vasfının vermiş olduğu o müthiş lezzeti tadamadan ömür yapraklarını çevirmiş olur. Bu, (bilmeden, şuurunda olmadan) itirazvari yaşamında, namazını kılsa da, haramlardan kaçan samimi ve gayretli bir müslüman olsa da; ''Allah (cc)'dan razı olma'' makamına eremediği için, pekçok ihsanlardan ve ihsan makamının kırıntısından mahrum ömür sermayesini tüketmiş olur.

Allah dostunun dediği '' incitmemen ve incinmemendir'' sırrına ise zaten hiçbir zaman eremez!

Allah (cc), has kullarından bir kula, yani, Hz.Ebubekir (ra) efendimize ''benden razı mıdır '' diye soruyor. Rivayetlerde (kaynak sormayın hatırımda değil) Hz.Ebubekir Efendimizin Radıyallahu anh, ''enel razı, enel razı'' diyerek dönerek cezbeye geldiği ve Kainatın Övüncü sallahu aleyhi vessellem Efendimizin O'na sarıldığından söz edilir.Bu olay karşısında diller tutulmalı ve insan, bir an pencereyi açıp, uçsuz bucaksız gökyüzüne bakıp derinden bir ALLAH diye tefekküre dalsa yeridir.

İşte ayet: ''Muhacir ve Ensar'dan İslâm'a ilk önce girenlerin başta gelenleri ve iyi amellerle onların ardınca gidenler var ya, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'dan razı oldular ve onlara, altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük ve muhteşem kurtuluş budur. '' (Tevbe : 100)

Mutmain olmuş nefs de öyle..

Ey yorgun ve çürümeye mahkum bedenimin içindeki nur ile aynı kafeste barınan nefsim, sen ne zaman razı olacaksın..?

Ne ağlaman, ne dünyevi şikayetlerin biter ! Ne olacak bu gidişin? Ne zaman insan olacaksın da, sıra ''adam'' olmaya gelecek? Üstelik Hazreti İnsan olmak zaten hayal bile değilken!

Gaflet, hep gaflet..Satırlar arasında tefekkür mü? riya mı ? kuru bir teselli mi?

Kum saatinin üzerinde daha ne kadar kum kaldı?Yüzünde zamanın attığı çentikler, saçlarında beyazlar çoğalırken, neden sevaplarınla yakinin de çoğalmaz? Neden rüyalar, hakikat sabahına çıkmaz? Ne vakit uyanacaksın, kabirde uyanmadan?

Dün böyleydi, bugün de böyle..Yarın..çıkacağın belli olmayan sabahlara, doğacak güneşlere, ne vakit ham hayaller kuracaksın?

İbrahimi (as) teslimiyetin zerresi olanlar, Eyub (as) sabrını kalblerinde taşıyanlar, Son elçinin (sonsuz selam olsun) rızasını tadanlar, hep Allah'dan razı olarak yaşayıp, ruh teslim ettiler.

Allah'ın razı olduğu, evet lütf-u keremiyle razı olduğu kullardan olmak başka bir seviye; Allah'ın Zatından (cc) razı eylediği kullar sınıfına dahil olamk bambaşka bir seviye. İkisi arasında kehkeşanlar var..Uçsuz bucaksız mesafeler var.

Bunun başlangıcı, dua ve ''Hasbünallahi ve ni'mel vekil'' basamağını dilden gönle ''hal'' olarak düşürüp, Allah'dan hakiki manada razı olmak olsa gerek.

Bir hadis-i kudsi var ki, anmazsak eksiğimiz çok olur, Allah-ü Teala buyurdu: ''Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belalara sabretmeyen, benden başka Rab arasın! Yer yüzünde kulum olarak bulunmasın!'' (Taberani)