Yeni Şafak yazarı Hakan Albayrak İslam coğrafyası ve Müslümanların dertleriyle ilgilenen (kendisi de eski bir gurbetçi olarak) okuduğum yazarlardan..Bugünkü yazısına ''Çağımızın en önemli İslam alimlerinden Muhammed Esed 1922 yılında -henüz Leopold Weiss iken- Filistin'i ziyaret etmiş ve orada Siyonist liderlerle görüşmüştü.'' diye başlayıca Esed'i ve meal tefsiri hakkında Ebubekir Sifil hocamızın çok önemli tesbit ve tenkitlerini hatırladım ve Albayrak'a gönderdim, ben vazifemi yaptım. Gerisi kendi bileceği iş..Ama birine çağımızın en önemli İslam alimi, hukukçusu, müçtehidi gibi kavramlarla ''paye'' vermeden önce; artılarını eksilerini, eserlerini ve o eserler etrafında yapılmış olumlu/olumsuz ilmi tetkikleri, görüşleri de bilmek gerekmez mi? Biri Albayrak'ın bu yazısı üzerine Esed'in hatalarla dolu meal/tefsirini alsa, bu az bir vebal midir?
MUHAMMED ESED ÜZERİNE / UYGAR - Ocak-Haziran 2000 EBUBEKİR SİFİL hoca ile yapılan söyleşiden bir kesit. Konuyla ilgili yazılara ebubekirsifil.com'un bu kısımdan ulaşabilirsiniz.
Uygar: "Biliyoruz ki siz Esed’e eleştirel açıdan yaklaşan birisiniz. Esed’i en çok hangi konularda eleştiriyorsunuz ? Bakış açınızı öğrenebilir miyiz ?"
Ebubekir Sifil: Milli Gazete'deki yazım üzerine böyle bir kanaate varmış olmalısınız. Esed'in mealini okurken bir kısım notlar almıştım. O yazıda da sadece bir-iki noktaya temas etmiş ve ağırlıklı olarak (bir "köşe yazısı"nın teknik olarak izin verdiği ölçülerde) "nesh" konusu üzerinde durmuştum.
Evet, Esed'in meali için ilk adımda söylenebilecek şeylerden birisi, "farklı" bir meal olduğu. Ancak bu ifade tek başına söz konusu çalışmayı olumlulama ya da olumsuzlama anlamına gelmiyor. Temel bir tesbit olarak öncelikle şunu söylemeliyim: Esed'de yoğun bir Muhammed Abduh etkisi görmemek mümkün değil. Bana göre Esed mealinin bütün "imajinatif ihtişamı"nın içini boşaltacak derecede baskın ve "sırıtkan" bir etki bu. Melekler, şeytan, mucizeler ve nesh konusundaki tutumu bu tesbiti en net şekilde doğrulamaktadır.
Meleklerin ve şeytanın ontolojik varlığı hakkındaki "serbest yorumlar"ına örnek olarak Bakara, 14 (burada yaklaşımını er-Rağıb el-Isfehânî'ye dayandırmaktadır; oysa er-Râğıb tam aksini söylemektedir), Âl-i İmrân, 125 gibi ayetleri tefsir ediş tarzına bakılabilir.
Mucize (burada özel olarak Hz. Peygamber (s.a.v)'in mucizelerini kasdettiğimi belirtmeliyim) hakkındaki yorumları da böyledir. Örnek olarak İsrâ, 59 ile ilgili düştüğü açıklama notuna bakılabilir.
Esasında bu ayete düştüğü notta Hz. Peygamber'den önceki peygamberlerin (hepsine salât ve selam olsun) mucize gösterdiğini kabul eden bir yaklaşım sergilerken, Hz. İsa'nın gösterdiği bazı mucizeleri, ilgili ayetleri zorlama yorumlara başvurarak çevirmek suretiyle yok sayması da önemli bir çelişki olarak not edilmelidir. Örnek olarak Âl-i İmrân, 49. ayeti çeviriş tarzına ve aynı ayete düştüğü nota bakılabilir. (Hz. İsa'nın çamurdan kuş yapması hadisesi)
Esed'in, Hz. İsa'nın göğe kaldırılmasıyla ilgili olarak söyledikleri de tartışmaya değer. Nisa, 157. ayet ile ilgili olarak yaptığı açıklamada önceki müfessirlere ağır töhmetler yöneltir ve onları "şaşkın teşebbüsler"de bulunarak "hikâye üretmek"le itham eder. Esed'in nesh hakkındaki (zaman zaman önceki müfessirler hakkında istiskal içeren) tavrı ile ilgili olarak da Bakara, 106 ayeti ile ilgili nota bakılabilir.
Esed meali ile ilgili olarak burada zikredebileceğim bir diğer olumsuz eleştiri de, ayetlerin Kitab-ı Mukaddes'e dayanarak tefsir edilmesi noktasındaki olumsuz tavrı ile çelişen ifadeleridir. Bakara, 67 ve 73. ayetlere düştüğü notlarda bariz bir şekilde görülmektedir ki Esed merhum, bu ayetleri, tamamen Tevrat'ta yer alan (Tesniye, XXI, 1-9) ifadeleri esas alarak çevirmiş ve bunu yaparken de ayetin ifadelerini oldukça zorlamıştır.
Sözü fazla uzatmış olmamak için son bir örnekle bağlayalım: Âl-i İmrân, 184 ayetini "Ve seni yalanladıklarında, aynı zamanda, senden önce hakikatın tüm kanıtlarını, ilahî hikmet yüklü kitapları ve aydınlık saçan vahyi getiren [diğer] peygamberleri de yalanlamış olurlar" şeklinde çeviren Esed, Bakara, 62 ayetine düştüğü notta "kurtuluş fikri"nin sadece üç şarta bağlanmış olduğunu söylemesi (ki bu şartların içinde ne Hz. Peygamber'e, ne de diğer peygamberlere inanma yoktur), keza Bakara, 112 ve 113. ayetler ile ilgili olarak düştüğü notlarda bu tavrını daha da netleştirmesi son derece dikkat çekicidir. Bu notlarda şöyle der: "Böylece Kur'an'a göre kurtuluş, herhangi bir "özel" zümreye tahsis edilmiş olmayıp, Allah'ın birliğini kavrayan, kendini O'nun iradesine teslim eden ve dürüst şekilde yaşamak suretiyle bu ruhsal tercihe pratik bir anlam kazandıran herkese açıktır." "Bu ifade yalnız kendi zümrelerine mensup olanların öteki dünyada Allah'ın rahmetine mazhar olacaklarını iddia eden herkese işaret etmektedir."
Burada ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Bir kimse Allah'ın birliğine ve ahirete inanır, bir de dürüst yaşarsa kurtuluşa erer ve öteki dünyada Allah'ın rahmetine mazhar olur; hangi dine ve felsefî kanaate bağlı olursa olsun, fark etmez. Oysa Kur'an, Allah'ın birliği yanında (başka bazı hususlarla birlikte) bütün peygamberlere ve bütün ilahî kitaplara imanı da kurtuluş için zorunlu kılmıştır. Mesela Nisa, 150-151. ayetlerde şöyle buyurulur: "Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyip, "bir kısmına inanır, bir kısmını inkâr ederiz" diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu! İşte gerçek kâfirler bunlardır ve biz, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır." Benzeri uyarılar başka ayetlerde de mevcuttur. Şu halde Esed'in, yukarıdaki kanaati nihai olarak benimseyip mealinde zikretmek suretiyle kalıcılaştırmadan önce konuyla ilgili bütün ayetleri göz önünde tutmamış olmasının altı çizilmelidir diye düşünüyorum.
Bunlar, dediğim gibi Esed meali ile ilgili aldığım notlardan sadece birkaç örnek. Kısmet olursa ileride geniş bir makale çerçevesinde (teknik ayrıntılara girmeyi de gerektiren) bütün bu hususları ele alacağım.''
Siz ne kadar ılımlı naif bir insansınız Ebubekir hocam. Sizdeki ilim ben de olsa, öyle ''merhum Esed'' falan diye asla bahsetmem! Ayrıca Esed denen kişinin olumlu yanları bunları bildikten sonra beni hiç mi hiç ilgilendirmez! Bana imamını söyle sana kim olduğunu söyliyeyim..Adamın imamı mason Abduh..Geçmiş ulemaya, müfessiri izama dil de uzatıyor. Buna benzer dil kullanılmayanca insanların bir kısmı meseleyi tam idrak edemiyor ve uyumaya ve onları okumaya devam ediyor, Kıymetli Ebubekir Sifil hocam..