19 Nisan 2008 Cumartesi

Her dinde reformcu, nankördür !

Soru şu: İBN-İ TEYMİYYE, İBN-İ KAYYIM-I CEVZİYYE, M.ABDULVEHHAB,
M.ŞEVKANİ, C.EFGANİ, M.ABDUH, MEVDUDİ, REŞİT RIZA, SEYYİD KUTUB,
MUHAMMED KUTUB, İZMİRLİ İ.HAKKI, NASRUDDİN ELBANİ, ALİ ŞERİATİ,
CEMAL KUTAY, HAMİDULLAH, YUSUF EL KARADAVİ, İSMAİL NACAR, NUREDDİN YILDIZ, HAYRETTİN KARAMAN, FETHİ YEKEN, CELAL YILDIRIM, YAŞAR NURİ ÖZTÜRK, SÜLEYMAN ATEŞ, İBRAHİM SARMIŞ, CORCİ ZEYDAN, VEHBİ ZUHAYL, BAYRAKTAR BAYRAKLI, BEKİR KARLIĞA, M.ESED, FAZLURRAHMAN MALİK, ADNAN OKTAR, ABDULAZİZ BAYINDIR, HAYRİ KIRBAŞOĞLU, REŞAD HALİFE, İHSAN ELİAÇIK,
HÜSEYİN HEYKEL, HÜSEYİN COZU ZİYA UYGUR, KASIM EMİN, ZEKİ MÜBAREK, ABDÜLMECİD SELİM, MAHMUT SELTÜT, TANTAVİ CEVHERİ, SEYYİD SABIK,
KÂMİL MİRAS, MUSTAFA İSLAMOĞLU, ABDULLAH CEVDET, SÜLEYMAN ULUDAĞ, FUAT KAVUKÇU, FETHULLAH GÜLEN, ALİ ÖZEK, HAYDAR SEÇKİN, NAİM ERDOĞAN, SÜLEYMAN KARAGÜLLE, KADİR KADIOĞLU, EL MAKDİSİ, SÜLEYMAN CADIOĞLU, AHMET MİTHAT EFENDİ, A.LÜTFİ KAZANCI, ŞİBLİ NUMANİ, RAMAZAN ASLANBABA, EDİP YÜKSEL, İBN RÜŞD, İBN HAZM, MUSTAFA MERAGİ, MUHAMMED EL MÜBAREK, MUSTAFA ÖZ, AHMET GÜRTAŞ, YUNUS VEHBİ YAVUZ, BEKİR TOPALOĞLU, ABDULLAH YILDIZ, M.İHSAN OĞUZ, ALİ BULAÇ, AHMET HULUSİ, İSKENDER EVRENESOĞLU...gibi daha sayamadığımız isimler hakkında sert, dışlayıcı tenkitler var. Onlar da alim değil mi?
Soruyu soran kişiye şunu söylerim:

1-Yukarıdaki isimlere yapılan tenkitler hangi konularda yapılmakta ve onlar hangi söz ve yazılarından dolayı kabul görmemektedirler?
2-Onlara yapılan tenkitler itikadi hususlarda mı, ameli hususlarda mı olmaktadır?
3-Onlar yazıp söyledikleri şeyler için mi eleştiriliyorlar, yoksa ameli/ahlaki planda, kişisel bir tenkite mi maruzlar? Şeytan da alimdi, hemde meleke-i tavus idi.

Soruları çoğaltmak mümkün ama, şu konunun altı iyi çizilmeli ve o kişilerin taraftarlarınca da anlaşılmalıdır ki; bizim o isimleri muteber, mutemed ve güvenli bulmayışımızın sebebi ''itikat'' alanında ehl-i sünnet ve'l cemaate uymayan; kimi zaman da taban tabana zıt söylemleridir. Yani eleştiride hedef yalnızca yazıp söyledikleri fikirleridir.

Kişisel olarak ne onların ibadetlerini içeren eylemleri, ne özel yaşantıları, ne ahlaki duruşları asla mercek altında olmamış ve olamaz da..

Oysa onlardan bazıları o yaldız kaplama zehirli dilleriyle Allah Resulün'den sahabesinden bazılarına kadar en hafifi edep dışı, en çoğu da Peygamber ve sahabesi için Kur'an ayeti olmasına rağmen; dil uzatmaktan zerre çekinmemiş olmalarıdır.

Burada, onların taraftarlarındaki en büyük aymazlık yada körlük şu ki; adam söz gelimi Hz. Osman (ra) efendimize alçakça dil uzatırken, hadis-i şerifte buyrulduğu gibi ''Söz sihirdir.'' hikmetine uygun; o katliam cümlesini söylemeden önce, okurunu hipnotize eden cümlelerle suret-i haktan bir peçeleme sistematiği içinde yavaş yavaş narkozu veriyor.Koskaca kitabının belli birkaç sayfasına serpiştirdiği ''itikada ait'' cümleleriyle hedefine varıyor.

Biz de kalkıp o zehir söz sahibine imani bir gayretle öfke dolu bir yazı kaleme alınca vay efendim sen kimsin ilmin ne, İslamoğlu'nu, Ahmet Hulusi'yi, Hamidullah'ı eleştirmek kim, deniliyor. Onların isimleri bazı çevrelerde marka olduğu için, la yüs'el putlaştırılıyorlar! Onlar yanılmaz, onlar hatalı yazı kaleme almazlar, onların gıybetini yapıyorsunuz gibi gerçekten çok cahilce çıkışlar yapılıyor.Cımbızla bir cümlesini paragrafını seçmişsiniz sığ görüşü dillendiriliyor. Buna mukabil ehl-i sünnete mensup hangi alimin bırakın paragrafını, bir satırını dahi cımbızlasanız, dine/edebe aykırılık bulamazsınız.Hele Peygamberimiz Efendimiz (sav) yada ashabı, din büyükleri hakkında..

Şimdi bir örnek verelim: ''Zikir meclisleri, evrad okumalar vs. tenbellik çağının ürünleridir. Hayat ve hareket çağları böyle şeylere önem vermemiştir.'' bu cümleyi İslam'a onaylattırabilecek bir baba yiğit var mıdır? Oysa Seyyid Kutub, İslam ve Kapitalizm Çatışması adlı kitabında (1995 basım) pekala bu cinayeti işlemiştir. Hem de itikadi cinayet! Kur'an, bizlere zikri, hadisler zikri emir derecesinde överken, aksini söylemek; laikçi yada komünist bir yargı ile zikri yeren birini tekfir etmiyor ve yalnızca nankörler zümresinin güvenilmezleri olarak kayıt altına alıyorsak, biz yine de orta yol ümmeti olmak istediğimiz içindir.
İslam fıkhına bağlı kalmamak gerektiğini, İslam'a nazariye yani teori, bazen felsefe diyen de Kutubdur.

Hani bize toptancı olmayın diyenler var ya, onlara sesleniyoruz; evet itikat toptancılık (icmal) işidir.
Sanırım Şeyheyn’den biri olacak; duyduğu bir hadisi ravisinden dinlemek için günlerce yolculuktan sonra ulaştığı ravinin otla hayvanını aldattığını görünce “hayvanını aldatan insanları da aldatır” düşüncesi ile hadisi aktarmaktan vazgeçtiği; başka hadisede kıble tarafına tüküren raviden de hadis alınmadığı vakıadır. Onlar böyle hassas ve toptancı davrandıkları için bu din bizlere katkısız ve tertemiz bir nakil zinciriyle, Allah azzenin Kur'an ayetinde beyan buyurduğu gibi teminatı/koruması ile gelmiştir.

Gelen dini hükümlerin hepsini itirazsız kabul edersin yada araya küçücük aklına göre fitneler zinciri fikirler ekersin. Şimdi buna başka çarpıcı bir örnek verelim:
Hazreti Osman radıyallahü anh efendimiz için, Arapça orijinalinde (EL ADALET-ÜL İCTİMAİYYETÜ FİL İSLAM sh: 186 ) İslam’da Sosyal Adalet kitabında -haşa- "BUNAK" diyebilmiştir.Ve şu cümleler :
''Osman iktidara geldiğinde yirmi yaş daha genç bulunsaydı, İslam tarihinin çehresi daha başka olurdu.
Ömer'in siyaseti, Ebubekir'in yaptığı gibi zenginlerin artan mallarını alıp, fakirlere eşit olarak tevzi etmek idi. Eğer Ömer'in ömrü kifayet edip bunları yapmağa muvaffak olsa idi, hiç kimsenin buna itirazı olmayacaktı.
Zira Ömer'in vicdanı bütün şüphelerin üstünde idi. O'nun dini muhafaza etmedeki hırsı, keza bütün şüphelerin üstünde idi. Eğer Ömer bunu tamamlamaya muvaffak olsa idi, bütün İslam aleminin iktisadi ve sosyal muvazenesi (ahengi) sağlanacak, fitne beşiğinde uyumağa devam edecek ve herhalde uzun müddet kalkmağa meydan bulamıyacaktı. Eğer Ali Ömer'den sonra gelse idi, O'nun siyasetini takip edeceği muhakkaktı.."
(Yazar Hazreti ve radıyallahü anh kelimelerini kullanmamış, aynen aldık.)
( S.Kutub, İsl. Sos. Adalet sh: 251-252. Çev:Y.Turnagür, Dr.M.A.Mansur, Cağaloğlu yay.7.baskı.1982 )

Yukarıdaki satırlar bir kitapta olacak, ama birileri kalkıp; diyecek ki, onları atla, görmezden gel, sen faydalı olanları alırsın; toptan reddetme!!Estağfirullah..Hadi ben cahil biriyim. Bu durumda ikinci bin yılın yenileyicisinden hükmü alalım:

Kur'an-ı Kerimi ve şeriatı bizlere bildiren Eshab-ı Kiram'dır.Onlardan biri kötü olursa, Kur'an-ı Kerim sağlam olmaz. Şeriatın doğruluğuna güven kalmaz.Kur'an-ı Kerim'i Hz.Osman radiyallahü anh topladı.Hz.Osman (ra) için dil uzatılırsa, Kur'an-ı Kerim'e dil uzatılmış olur.ZINDIKLARIN böyle itikadlarından Allah-ü Teala'ya sığınırız." İmam-ı Rabbani -kuddise sirruh-
( Mektubat-ı Rabbani 54. mektub c.1, sh: 175 )

Yukarıdaki alıntı, meselenin vehametini ispatlayan, üzerinde çok durulması gereken, İslam'ın hayati konularındandır.Elbette itikatda gerekli ve şart olan toptancılığı yaparken hüküm konusunda muteber olmayan, sapıklar, reformcular derken; aslında ilmi ehliyetimiz olmaması hasebiyle, bildiğimizi, temkin sadedinde sınırlamış oluyoruz. Oysa Peygamberimiz Efendimiz ve ashabına dil uzatanlara İmam-ı Rabbani hazretleri ayet hükmüyle birlikte ZINDIK kafirler hükmünü vermektedir.

Belki birilerinin ezberini bozar ümidiyle, hadiseye bir de şu noktadan bakalım:
Hz. Osman (ra) efendimiz ile S.Kutub yada başkaları kıyas edilebilir mi? Hz. Osman efendimiz mi daha alimdir, Kutub mu? (ki bunu yazmak sormak bile abes hatta edepsizlik, haddi bilmezliktir, birileri anlasın diye..) Hz.Osman Efendimiz gibi Kur'anla övülen ve servetini cömertçe İslam uğruna feda eden ve Peygamber damadı olmuş, kendisinden meleklerin haya ettiği diye övülmüş mümtaz bir şehid için ileri geri yargı ve iftiraları yapan; ayetin hilafına en ağır sözler sarfeden birine/birilerine her Müslümanın tavır alması, buğzetmesi imanının bir gereği midir, değil midir? Bu tip yazarlardan, kitaplarına kaynak olarak alıntı yaparak kitap yazanlar da aynı cürüme ortak mıdır değil midir? En son o kitapları, para verip alanlar..

''İtikadî noktada arızaları olan bir kimsenin bir yandan da "önemli" olarak nitelendirilmesi,neyi öne aldığımız ve önemsediğimiz sorusunuBağlantı cevaplandırış tarzımıza göre değişecektir. Neye nasıl inanmamız gerektiği meselesinin önemini büyük ölçüde yitirdiği günümüzde başka hususların öncelenmesine şaşırmamalı...'' Dr. Ebubekir Sifil

Kutup gibiler, kutsalımız içinde yer alan şahsiyetlere dil uzatırken gıkları çıkmayanlar; biz Kutup gibi yazarları ''fikirlerinden/yazdıklarından'' dolayı tenkit ederken neden bize en ağır hakaretleri yapma yarışına girişiyorlar?

Bir Müslüman olarak kimsenin küfre yada dinde reformcu durumuna düşmesini istemeyiz, keşke Kutub gibiler de o zehir cümleleri asla dillendirmeselerdi.Keşke bu tiplerin peşine, sonraki güncel/update yetmeler takılmasalardı!Çünkü bu kervanın yolu çıkmaz sokaktır.Öyle geçiştirilecek bir konu değil, bilakis İslam'ın temelleri ve inanç sistemine ait yaşamsal bir meseledir.

Şimdi, İmam-ı Rabbani hazretlerimizin (ks) Kur'an hükmü ile noktayı koydukları hüküm ortadayken, birileri örneklediğimiz cümlelerin serpiştirildiği kitapların ve tefsirin sahibi Seyyid Kutub ve listedeki benzer durumdaki isimler için, hala savunma amaçlı çıkarsamalarda bulunmaya devam edip, şehid, alim, mücahid gibi etiketlerin arkasına mı sığınacaklar..?

Update yazarlardan İslamoğlu'da geçen yine bir gazetede Peygamber (sav)'e muhalafeti işlerken, klasik ulema diye istihza kokan cümlelerle geçmiş tefsir alimlerini tümünü, bir ayeti hakkınca tefsir edememekle töhmet altında bırakmıştı! Ama eminim daha önce Muhterem Ebubekir Sifil hoca nasıl bazı meselelerde, İslamoğlunun verdiği ya da yok dediği kaynakta o şeyin aslında var ve o şekilde olmadığını ispat etmişse, bu da, aynı minvalde bir İslamoğlu klasik tavrıdır. İstemediğini görmeme mantalitesi.

“ Hz. Osman’ın siyaseti hatalı idi. Ali, Osman’ı temize çıkardı.”
Mevdudi ( İsl.İhya Hareketleri sh: 141-146 )

“ Peygamber, Suriye hristiyanlarından din bilgisi almıştır.”
M.Hamidullah ( İslam Peygamberi, sh: 21 )

“ Belirli bir mezhebi taklid etmeyi kendime yakıştıramam. Taklid aklın çalışmasını durdurur.” Yusuf Kardavi ( İslam’da Helal ve Haram kitabının önsözü )

“ Peygamber, tükrüğünden başka mucizesi, ilacı olmayan biridir ve O'nun getirdiği din'e yanlızca aşağı tabakadan insanlar girmiştir ! Mirac mucizesi "yanlızca bir rüya idi" Peygamber "düztaban idi" (Sh:55) ve"Çocukken put'a esmer koyun hediye etti” (sh: 47 ) HAŞA YA RABBİ!

“ Melekler tabiat kuvvetleridir.” Süleyman Ateş ( İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.20, sh: 143-144 )

''Oluklar çift, birinden nur akar, birinden zift'' demiş Üstad merhum N.F.Kısakürek..Ne NANKÖRLER isim listesine isim ilave etmekle biter, nede onlar için vereceğimiz örneklemeler..!

Şunu da ifade etmeliyiz: Reformcuların reisi İbn Teymiyye'dir. Daha sonra ondan aşağı tarihi sıra içinde; kim öncekileri kitaplarında kaynak olarak almış, baş tacı etmişse; imamı odur ve imamları ile haşrolacaktır.

Bugün yaşayan Müslüman, sen de; bu zincirin yaşayan yazarlarından son halkasını tasvip ediyorsan, okuyor ve gönlünde ona yer veriyorsan; o kadro içinde mahşerde dirileceğini sana söylemek borcundayım.

İtikat, topekun toptancılık işidir. Ya iman edersin hepsine ya da bir noktasını kabullenmeyen nasılki Müslüman olarak kalamazsa, bu tip nankörlerin kitapları, fikirleri de buna benzer. Kişi sevdiği/savunduğu ile beraberdir. İtikat meydanında at koşturan bu nankörlerin fikriyatı da böylesi bir kategori içindedir. Zehri yersin de haberin olmaz. Mülhid olmaktan Allah'a sığınırız.

Tabiünden Şabi (rh.a.)'e bir kimse gelip bir sual sorar.O bu konuda Abdullah İbn-i Mes'ud (RA)'dan bir rivayeti nakleder.Sual soran kimse: "Sen bu konudaki şahsi kanaatini söyle" deyince, Hz.Şa'bi (rh.a.): Şu adama bakın, ben ona Abdullah İbn-i Mes'ud şöyle dedi diyorum.O bana şahsi kanaatimi soruyor. Ben dinimi bundan tenzih ederim. Vallahi müzikle meşgul olmayı, sana şahsi kanaatimle fetva vermeye tercih ederim, diye haykırmıştır.[1]

Hz.Ebubekir -radiyallahü anh- efendimize bir ayetin manası sorulduğunda :''Ben Allah’ın kitabından bir hakkında Allah-u Tebareke ve Teala’nın murad ettiğinden başka bir şey söylersem, beni hangi gök gölgelendirir ve hangi yer taşır. Nereye gidebilirim ve nasıl yaparım?'' [2] buyurarak bu çok ince ve hassas meselenin- hem de peygamberlerden sonra insanların en üstünü olmasına rağmen- önemini, tasasını bizlere hissettirmeye çalışmıştır. Allahresulünün nazarına erişmiş, sohbetiyle yetişmiş sırdaşı Kur’an hususunda böyle bir endişe taşıyacak, hiçbir icazeti olmayan, mezhepsiz S.Kutub'lar nankörler sürüsü kendi başına ahkam kesecekler, bizde toptancı olmayalım diyerek zemzemin içine katılan idrarı/zehri birlikte yudumlayacağız. Sizin yolunuz size, bizimki bize..
[1] Sünen-i Darimi, sh: 47
[2] Kenzül Ummal, II/327; No : 4149,

Not: Onlara nankörler deyişim kısa açıklaması şudur: Nankördürler; çünkü, Sevgili Peygamberimiz (sav)'den ashabına kadar dil uzatabilme alçaklığında ve ısrarlıdırlar. Nankördürler; çünkü, sahabeden sonra gelen alimlere de, klasik ulema diyerek hafife alabilme enaniyeti içindedirler.Nankördürler, şu zamana dek, İslam, din, hadisler, fıkıh, tefsir, kısacası ilim; o alimler, evliyalar yoluyla bizlere ulaşmıştır.Bu nankörler onları tenkit, kimi zaman iftiralarla yok sayarak, yeniden din inşaasına kalkışmışlardır.Nankördürler; onlara duacı olmadıkları, saygı duymadıkları için.