5 Mayıs 2008 Pazartesi

İsmail Çetin kuddise sirruh efendi ile sohbet

İbn-i Abidin sitesinde Alim İsmail Çetin efendi hz.leri ile yapılan çok faydalı sohbetin son kısmını günlüğümde saklamak istedim.Tamamını buradan okuyabilirsiniz:''Soru: Peygamberimizin ismi geçtiğinde kısaltma olarak (ASM) veya (SAV) doğru olmadığı yazılıyor. Bu konuda görüşünüzü alabilir miyiz?
-Hafız İbn-u Salah “bazı gafil insanlar yazı yazmak esnasında Peygamberin ismini yazarken cimrilik veya tembelliğe kapılarak, avam talebeleri gibi “Sallallahu aleyhi ve sellem” yerine “salalem”(Türkçede de SAV veya ASM) yazmaktadırlar. Bu doğru değildir” demektedir.
Türkçemizde de telifçi yazarlar bu gaflet tolusuna yakalanarak kitaplarında (SAV) yazmaktadırlar. Ne tuhaf.
İmam Şarani de diyor ki; “Böyle yazanlar ya cimriliğe kapılmış, mürekkep ve kâğıdını Peygamberinden daha fazla sevmiştir. Ya da tembelliğe yakalanmış, parmaklarının yorulmasından vazgeçmiş, dolayısıyla o Habib-i Azamı sevmemiştir. Ben (Şarani) her gün bin kere “Cezallahu anna Muhammeden ma hüve ehluhu” salâvatını okurum” demektedir.
Soru: Sitemiz ziyaretçilerine tavsiyelerinizi lütfeder misiniz?
-Cahil sofi ile kalp hayatı olmayan âlim arasında fark yoktur. İmam Şafii hazretleri şu şiiri sık sık tekrar ederdi:
“Hem Sufi ol hem fakih, olma sakın biri.
Allah’ın hakkına öz nasihatim sana bu.
Şunun kalbi sert, bulmadı takva tatları
Şu da çokça cahil, nasıl yarar sana bu”
Türkiye’de şeyhi, hocayı tanımak meseledir. Sırat-ı Müstakim’de olanları araştırmak, onları bulmak gerekir. Sırat-ı Müstakim’i sadece “dosdoğru yol” olarak açıklamak eksiktir. Fatiha suresi 6. ayet-i kerime’de istediğimiz Sırat-ı Mustakim’i aynı surenin 7. ayeti açıklamaktadır; “kendisine nimet verilenlerin yoluna.”
Bunlar kimlerdir diye bir soru varid olunca da, Nisa(68 ve 69) ayetleri açıklamaktadır: “Ve onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik. Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar.”
Ayet-i kerime’de bu yolda olanlara “refik” olmak gerektiği hatırlatılıyor. Refik, yani refakatçi olmak. Yani bu gibi kimselerin hizmetinde olmak.
Hülasa, Sırat-i müstakim; ihlâs üzere dini ilimleri erbabından öğrenmek, onlarla beraber olmak, o üstadların hizmetinde bulunmak ve yine öğrendikleri ile ihlâs üzere amel etmektir.
-Hocam, izninizle son olarak tavsiye edebileceğiniz eserlerin ismini almak istiyorum..
-Kelam ve Sıfat ilminde: Bediüzzaman çok ileridir. Ehl-i sünnet akaidini öğrenmekte onu ve Ömer Nasuhi Efendi’nin Muvazzah İlm-i Kelam’ını tavsiye ederim.
İlmihalde; Nimet-ül İslam(Sağlam Yayınevi baskısı)
Tefsirde; Vehbi Efendi’nin Hülasat-ül Beyan tefsiri.
Hadiste; Ahmed Davudoğlu’nun Müslim şerhi güzeldir. Haydar Hatipoğlu’nun İbn-ı Mace şerhini de severim.
Tarihte; Ahmed Rasim’in Tarih-i Umumi’si ve Cevdet Paşa’nın tarihi olabilir.
Siyer: Mevlana Şibli ve talebelerinin hazırladığı, Eşref Edip’in Ahmed Genceli’ye tercüme ettirdiği Asr-ı Saadet güzeldir.(Şamil Neşriyat)
Fikirde: Necip Fazıl mihenk taşıdır. (http://www.ibniabidin.com/)