4 Mayıs 2008 Pazar

''Haşlanmış Kurbağanın Kaderi''


Zehirliok.com'da ''Haşlanmış Kurbağanın Kaderi'' başlıklı güzel bir yazı okudum. Konuya :''Nedir haşlanmış kurbağa deneyi?
Bir kurbağayı alıp kaynar suyun içine koyarsanız, kendisini hemen dışarı atmaya çalışır. Fakat kurbağa oda sıcaklığındaki suyun içine korkutmadan, usulca konulduğunda, öylece kımıldamadan durur. Bu arada suyun sıcaklığı yavaş yavaş arttırıldığında, çok ilgi çekici bir şey olur. Sıcaklık yükselirken kurbağa hiçbir şey yapmaz. Tersine, halinden keyfi çok yerinde imiş gibi görünür. Sıcaklık yavaş yavaş arttıkça kurbağa daha çok sersemler, ta ki deneykabından dışarı çıkacak hali kalmayıncaya kadar. Onu dışarı fırlamaktan alıkoyacak hiçbirşey olmamasına rağmen, kurbağa orada oturup haşlanmayı beklemektedir. Niçin? Çünkü; kurbağanın hayatına yönelen tehditleri algılayan dahilî cihazı onun çevresindeki ani değişmelere programlanmıştır, yavaş, tedrici değişmelere değil.''
paragrafı ile giriş yapıldıktan sonra, şahsi, ailevi, sosyal ve iş dünyasındaki su ısınmasından örnekler verilmiş. Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.

Müslümanın yavaş yavaş dejenere/asimile olma hadisesine dikkat çekilen yazı, çıkış yolları da sunmaya çabalamış.

Şahsi hayatta suyun ısınması, aile ile; aile hayatında suyun ısınması, toplumla içiçe ayrılmaz bir bütünlük oluşturur. İş yerinde İslami olmayan bir havayı teneffüs ediyorsanız yada huzurlu değilseniz bu, tüm yaşamınıza ve haliyle yuvanıza da yansıyacaktır. Tersi bir durum, evde eşler arasında problemler çözümsüzlüğe doğru gidiyorsa, bu iş dünyanızı ve manevi hayatını da mahfedecektir.

Peki nereden başlamalı derseniz, taş yerinde ağırdır derim. Eşler birbirine yakın İslami ilimlere sahip değillerse ve bu, biz erkeklerin lehine bir dengesizlik olduğunda egomuzu tatmin etse de; sonuçları hiç de iç açıcı olmayacaktır. Belki karımızın bir adım-yalnızca bir adım- İslami bilgi ve pratikte- gerimizde olmaları kabul edilebilir.Ama 3-5 adım geride yada önde olmaları, tüm ahengi altüst edecektir.

Pratiğe dökülememiş İslami bilgi ve birikim ancak, vicdanı çalışanlarda ''uygulayamamanın'' tabi sonucu bunalımlara sebep olacaktır. Bunalım içinde bunalım. Ne kadar uygulama varsa, o kadar aile içi huzur olacağı aşikardır. Ama mesele bununla bitmiyor. Aile içinde İslam'a uygunluk sorunları yok etmiyor, yalnızca azaltıyor. Suyu uzun yıllardan beri ısıtılmış milletlerde, İslami bilincin taptaze ve canlılığından söz etmek oldukça güçtür. Hele buna siyasi olarak, İslam'a yakın bir partinin hükümet olması etkenini katarsanız; tağut, dar'ı harp, cihad ve benzeri kavramların dumura uğraması kaçınılmaz bir gerçek olarak (realite demiyeceğim) önünüze çıkar.Gevşeme en tepeden, aşağıya, yada tersi olarak toplum katmanlarına yayılır. Artık arkadaş ortamlarında konuşulan İslam nizamı ve tağutlar değil, partinin akibeti ve başörtüsü gibi konulardır ve bu, İslami bilince vurulmuş en büyük darbedir.

Uzun yıllar önce, Amerikan (tink tank) düşünce kuruluşlarının, İslam'a yakın cemaatleri, partileştirerek, mevcut siyasi sisteme entegre ve asimile ederek eritip yok etme plan ve metodları bilinmektedir.

Bunun dışında iş dünyasında, az önce namaz kılan iş adamı, Müslümanlarla bile kapitalist/liberal bir iletişim içinde alış-veriş yapmakta bir beis görmemektedir! Yani farkına varmadan, karşı olduğunu varsaydığımız laikçi sisteme öylesine adapte olmuştur ki, laik bir beyne sahip olarak, namazın yeri ayrı, ticaretin kanunu ayrı sözünü dillendirmeden uygulamaya geçmiştir bile!

Namazı İslam şeriatine göre, ticareti laik liberalist gibi, üstelik Müslümana uyarlamaktadır!Sohbete gelincede (edebiyata) mangalda kül bırakmadan ''kefereler, din, şeriat'' kelimelerini de dilinden düşürmemektedir.

Evde elimizdeki kumandalarla, kumanda edemediğimiz TV kanallarından bize, eşimize ve çocuklarımıza 24 saat kesintisiz pompalanan gayri İslami mesaj ve eğitim bir ailenin nasıl suyunu ısıtmasın?Bir kısım kartelleşmiş tekelci medyanın taarruzundaki toplum, nasıl İslami bilincini muhafaza etsin. İslam'a belli bir mesafedeki eğitim sisteminde öğütülen, beyni yıkanan bir gencin alnı nasıl secdeye varsın ve namaz ehli olarak, İslami yaşantıdan lezzet alsın?

Rahmetli Necip Fazıl üstadın bir şiirindeki acı tespitleri gibi :

''Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! / Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem, / Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, / Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları; / Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; / Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim! / Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! / Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş... / Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! .....''

Rahminde cemiyetin doğum sancısı da kalmamış, cemiyet düşük yapmıştır. Toplumsal ve bilinen örneklemelerle uzatmıyacağım.

Suda ısınmamanın ve diri bir şuurla Müslüman kalmanın, İslamı yaşamanın yollarından ilki, ailelelerin de katıldığı 3-5'er aile gruplar ile misafirlik yaparken, düzenli İslami sohbetlere sebep olacak toplu kitap okuma ve anlaşılamayan yerlerde soru sorabilme ortamlarıdır. Monolog değil, sohbet eder gibi, birileri okuyacak/açıklayacak, anlamayan çekinmeden soru soracak.Bu sohbet misafirlikleri mümkünse haftada 2 kez gerçekleştirilecek.Hanımlar ayrı odadan dinleme imkanı bulacak yada onlar ayrı evde aynı şeyi yapacaklar. Çocuklar bir evde toplanacak ve başlarında o hafta sırası gelen hanım, erkeklerle dönüşümlü çocukları eğlendirerek eğitecek.

Bu küçük grup, sabırlı ve iyi niyetli olarak kontrol makinesi gibi, fertler birbirinin manevi gidişatından, hastalıklarından sorumlu olacaklar.Bir de buna bağlı olarak, kamil bir mürşide sadık mürid olmak vardır.