18 Haziran 2009 Perşembe

zamansızlık

Ne kadar süreceğini bilmediğim bir zamana kadar blog faaliyetlerine noktalı virgül..
Zaman büyük bir nimet (kazanım) ve bazen, bazı işler için yeterli olmayabiliyor.
Şimdilerde öyle günleri yaşıyorum.

8 Haziran 2009 Pazartesi

sigaraya haram diyenleri duymuştuk da..

"Düşünen beyin" ile ilgili uzunca yazacak değilim. Birazcık fıkıh ve usulü fıkıhtan nasibi olanlar bu gibi zevatın, ehl-i sünnete taban tabana zıt fikirlerini zaten bilip asla onay vermiyorlar. "Düşünen beyin", kendisine ehl-i sünnet yolunu rehber edinip sevad-ı azam alimlerinin nakillerine kulak tıkarsa; kaçınılmaz sona işte bir önceki yazımızda ispatladığımız Yusuf el Karadavi gibi düşüverirler.

Bu tiplerin taraftarlarının ekserisi, fikirlerini hararetle savunurken, tenkit edenlere şaşılacak hakaretler savurmayı ihmal etmiyorlar, mü'mime sert bakmanın haram olduğu dinin temsilcileri olarak!

Geçen gün tevafuken nette pekçok blogda aşağıdaki yazı/iddia ile karşılaştım.Bu iddia, atfedilen şahıstan zuhur edip etmediğine dair elimde bir belge olmadığı için isim zikretmeksizin bir düşünce/fetva üzerine "genel" yazıyorum.En azından böyle düşünüp fetva verenlere ithaf olunur.Önemli olan kimden gelirse gelsin bu tarzın yanlışlığı. Yazı aynen şöyleydi.

".................: Dinde aklı esas alan ve sigaranın zararını bilerek içene kâfir diyecek kadar ileri giden, çeşitli konularda ehl-i sünnet âlimlerinin ictihadlarına aykırı görüş bildiren bir felsefecidir."

Bu durumda milyonlarca sigara içen Müslümanı, ehl-i imanı kafirlikte itham ettiği için, bilinen meşhur hadis-i şerif gereğince (1) maazallah kendisi imanını kaybetme tehlikesi içinde mürted olamakla kalmaz, taraftarlarını da aynı akibete sürükler. Büyük vebal!

"Silsile-i Zehep'in en sonuncusunun mürşidi olan Seyyid Fehim Efendi Hazretleri'nin bir büyük nüktesi var... Bu rivayeti birkaç yerden duydum. O devir şeriat ilminin yüksek insanından da dinledim. Çünkü bu zat idrak etmiş...

Seyyid Fehim Hazretleri camiye gidiyorlar. Camii de bir vaaz, hutbe, konuşma. Bir fetva, bir sohbet... Zahir ehlinden biri sigaranın haramlığı üstünde -meselemiz bu değil, şeriat anlayışından misal koyuyorum- ısrarla duruyor.

Atıyor, tutuyor:

"- Sigara, tütün haramdır!.."

En küçük bir korkusu yok gaiplerden...

Cemaat dağılırken, avluda, Seyyid Fehim Efendi Hazretleri - ne büyük insan olduğunu anlayın- müridlerine hitap ediyor:

"- Hiç biriniz sigara içmiyorsunuz değil mi?"

"- İçmiyoruz!.."

"- Şimdi size emir veriyorum, birer sigara bulun ve için!.."

Evet; tekrar edeyim. Bunu sigara için anlatmadım. Şeriat anlayışı için..." (Necip Fazıl Kısakürek/Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu )

İncelik şurada, sigaranın zararlı olduğunu söylemek başka, "haram" demek başka; kalkıp sigara içenlere kafir demek bambaşka bir haddini bilmezlik!

Rasulullah sallahu aleyhi vesellem'in huzuruna alkolik sarhoş birini getirdiklerinde O (sav), huzurunda sarhoş kişiyi yerenlere: '' Bırakınız; O, Allah ve Rasülüne sever'' buyurmuştur. Asla haşa kafir diyen olmamıştır. Ki, içkinin haramlığına ayet ve hadisler varken hiçbir İslam alimi haramlığını inkar etmeyene kafir dememiş, günahkar denmiştir.

Şimdi, sigara içene kafir diyen bir kendini bilmez, acaba hükmü haram olan içkiyi içeni daha ağır nasıl itham edecektir..?

Rahmet Peygamberinin şefkati nerede, kafir avına çıkan türediler nerede?Ona kafir buna kafir, o bizden değil, şu kaka..Allah aşkına nereye varacak bu taassup ve Müslüman tekfir çılgınlığının sonu..? Herkes kafasına göre ayet hadis diline dolar, dar görüşüne göre anlamlandırırsa olacağı budur!

Uzun yazmak istemiyorum. Bu tiplere biat edip, düşünen beyinlerini kiralayan dostlara derim ki, sakının..!

Haramı irtikap ettiği halde, hükmünü inkar etmeden içki fıçısının içinde de yatsa kişi kafir değil, günahkar olur.Nerde kaldı sigara..

Bu ne cesaret, bir insan nasıl bu kadar nefsinin ve kırıntı ilminin emini olup, böyle ahkam keserek müslümanların kanına girebilir.Subhan Allah bizleri, ümmeti yalancı ulema kılıklılardan, irşada ehil olmayan şeyhlerden ve şeyh pozundaki yalancılardan muhafaza eylesin duasıyla bitirelim.


(1)
“Herhangi bir kimse, din kardeşine “Ey kafir!” derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner.” (Müslim 1/319)

muhtelif meseleler 5

"İslam ile "diğerleri" arasında fazla bir fark olmadığı anlamına gelen "fikir ve inanç özgürlüğü" temelli itiraz bu bakımdan tartışmaya değerdir. "başka din ve inanç sistemlerinde dinini terk eden öldürülmez" veya "çağdaş dünyada bir kimsenin din değiştirdiği için ölüm cezasına çarptırılması anlaşılabilir değildir" tarzındaki yaklaşımlar, en temelde İslam ile "diğerleri"ni eşitlediği için sakattır. Birisi çıkıp da, "O zaman kâfirler niçin cehennem azabına çarptırılacak?" diye soracak olsa, bunun, ahirette cereyan edecek bir vakıa olarak dünya hayatını ilgilendirmediğini söyleyerek işin içinden sıyrılmak mümkün müdür?" Dr.Ebubekir Sifil

2 Haziran 2009 Salı

muhtelif meseleler 4

"3. Kur'an'ın, pek çok meseleyi icmalen zikredip, tafsilini Sünnet'e havale ettiği ehlinin malumudur. Dolayısıyla irtidat suçunun müeyyidesinin ne olduğu sorusunun cevabının Sünnet'te yer almasından garipsenecek bir durum yoktur.
Burada şöyle bir itiraz ile karşılaşabiliriz: Kur'an, ölüm cezasından daha hafif cezaları zikrettiği halde, (evli zaninin ve mürtedin öldürülmesi meselesinde olduğu gibi) ölüm cezasından hiç bahsetmemesi dikkat çekicidir. Bu durum, bu cezaların Kur'an'ın onaylamadığı cezalar olduğunu gösterir.
Bu itiraz ilk bakışta makul gibi görünse de, meseleye biraz yakından bakıldığında son derece tartışmalı olduğu hemen anlaşılacaktır. Zira bu yaklaşım şöyle bir mantık üzerine oturmaktadır: "Kur'an önemli hususları tasrih eder, Sünnet'e havale ettikleri ise daha az önemli hususlar olmalıdır."
Oysa Kur'an'ın namaz gibi en temel bir ibadeti sadece icmalen zikretmekle yetinip detayları Sünnet'e havale ettiği, buna mukabil, namaza bir hazırlık mesabesinde olan abdesti hemen hemen bütün detaylarıyla zikrettiği malumdur. Aynı durum, zekât, hacc, oruç gibi temel ibadetlerin tamamı için geçerlidir.
Dolayısıyla bizim, Kur'an'da neyin yer alacağını ve neyin yer almayacağını tayin gibi bir konuma sahip bulunduğumuz anlamına gelebilecek bu tarz akıl yürütmelerden uzak durmak gerekir. " Dr.Ebubekir Sifil