8 Kasım 2008 Cumartesi

Fethullah Gülen'in son fetvası üzerine..

"Kocası tarafından dayak yiyen kadın, çocuğu yoksa boşansın... Evinde sigara içiyor, eşi ve çocuğu sigara içmiyorsa, o eş ve çocuk babayı mahkemeye versin... Eşinden dayak yiyen kadın, karateye, judoya gitsin. Eşi bir tokat vuruyorsa o da karşılık versin iki tokat atsın..."

Fethullah Gülen'e ait bu sözler çok tartışıldı. Ahmet Kurucan'da üstadı gibi ''ilginç'' yorumlarla kafaları karıştırdı.Nede olsa artık tarihselcilik moda!

Allah'a çok şükür ki, bir Ebubekir Sifil hocamız var. Allah kendisinin ilmine ömrüne bereketler versin diye dualar ettiğimiz.

Mutlaka kıymetli hocamızın konu ile ilgili seri yazıları Milli Gazeteden yada kendi sitesinden çok dikkatli okunmalı ki, birileri tarafından Müslümanların nasıl aldatıldığı, kafalarının karıştırıldığı anlaşılabilsin.

Söz gelimi Ebubekir Hocamızın (Allah kendisinden razı olsun) ''Koca Dayağı 2'' başlığında vermiş oldukları şu bilgi karşısında Fethullah Gülen'in kadınlara karate öğrenip kocalarınızı dövün diyebilmesine, şahsen geçmiş ''zırvalarını'' bilen biri olarak şaşırmadım. İşte Ebubekir Sifil hocamın çok düşünülmesi gereken cümlelerinden bir pasaj :

''Nüşuzundan (kocasına karşı serkeşlik etmesinden ve isyankâr davranmasından) endişe edilen kadının dövülmesiyle ilgili hükmü getiren ayetin nüzul sebebi de burada önemlidir. Rivayet tefsirlerinde nakledildiğine göre1 Sahabe’den bir hanım (Habîbe bt. Zeyd b. Hârice (-r.anha-), babasıyla birlikte Efendimiz (s.a.v)’e gelerek kocasının (Sa’d b. er-Rebî’ -r.a-) kendisine tokat attığını söylemiş, Efendimiz (s.a.v) de kısasa (onun da eşine bir tokat atmasına) hükmetmiştir. O sahabiye hanım dönüp giderken Efendimiz (s.a.v) arkasından tekrar çağırmış ve, “Biz bir şey murad ettik, Allah başka bir şey murad etti (Biz bir hüküm verdik, Allah başka bir hüküm verdi)” buyurmuştur.
Bu durumda önümüze enteresan bir manzara çıkıyor: Efendimiz (s.a.v) bile ilgili ayetin hükmüne teslim olarak kendi hükmünden rücu ediyor –ki normal ve zaruri olan da budur–, Hocaefendi ise, –şüphesiz bunlardan haberdar olarak– “biz de bir hüküm verdik” demiş oluyor.''