5 Temmuz 2008 Cumartesi

İbn-i Kayyım Cevziyye, Şevkani,C.Efgani, Abduh, R.Rıza

İBN-İ KAYYİM-İ CEVZİYYE : (m.1292-1350 ) Hocası Teymiyye'nin sapkın fikirlerine kapılmıştır. Kâfirler cehennemde sonsuz kalmayacaklardır demiştir. Evliyanın keşf ve kerametlerini aklı ile çözmeye kalkmış, çözemeyince de ehl-i sünnet vel cemaattan ayrılmıştır. Bilmen kamusunda "maalesef (Allah-ü Teala için) teşbih ve cisimlendirmeyi andırır birtakım yazıları vardır" buyruluyor.
Yusuf Nebhani hazretleri Şevahidül Hakk'da O'nun peygamberimizin kabri şerifine put diyebilecek kadar sapık olduğunu ve buraya ziyarete gelenlere puta tapanlar diye nitelediğini söyledikten sonra, kaynakları ile bu sapığıa reddiye reddiye yazmıştır.
El Mugni adlı tefsir kitabı yazan, Hanbeli fıkıh alimi Ebulferec İbni Cevzi
(Abdurrahman Cevzi) (ölümü m.1202) hazretleri ile, Teymiyye'nin talebesi İbn Kayyım Cevziyye'yi karıştırmamalıdır.

ŞEVKANİ: (m.1758-1834) Yemenlidir. Kadi M.bin Ali Şevkani Şii mezhebinde yetiştirildiği Fethül Kadir tefsirinin önsözünde yazılıdır. Şiilerin zeydi fırkasından olduğu Kuveyt müftüsü Ahmed Halef'in Cevab-üs-sali 69.sahifesinde yazılıdır.Zeydiyye mezhebine göre fetva verirdi, daha sonra ilminin çok olduğuna kanaat getirerek, kendinde içtihad selahiyeti görmeğe başlamıştır. Zeydiyye mezhebini taklidden böylecene vazgeçip, bütün mezheplere karşı cephe almıştır. (İlmin insanı azdırdığı an!) Ona göre, diğer mezhepsizler gibi, taklid haramdır. (El Kavl-ül-Müfid-fi Edillet’il İctihadi vet’taklid) adlı kitabı bu fikirleri ile doludur. San’a da onun bu sapık fikirlerinden dolayı büyük bir fitne kopma derecesine geldi. (Et-Tuhaf fi Mezhebis’selef) adlı kitabı Teymiyyeci uslüble kaleme alınmış olup, müşabbihe taifesinin zift fikirleriyle doludur. Kitaplarında hep Teymiyye’yi övmüş ve müdafaa etmiştir.(Elbedrüt’tali ) San’a’da ölmüştür.[1]
Mezhebsiz olduğu Hindistan'lı alim Abdülhay Lüknevi hazretlerinin Ferhat-ül müderrisin.. kitabında da isbatlanmıştır.

CEMALEDDİN EFGANİ : (1837-1897) Ruslara Afganistan için para karşılığı casusuluk yaparak işe başladı. Mısır'a gelince mason oldu. İngilizler'le çalıştı.İstanbul'da konferanslar verdi. Ulu hakan Abdülhamidhan onu "maskara adam" diye hatıratında anlatıyor. Zira Hakan'a ben Mehdi olayım, ülkeleri peşimize takarız diyebilmiştir !
Düşünür olmaktan çok politikacı. Ernest Renan adlı müsteşrik'e güya cevap yazarken bakın ne diyor:"İlmin ilerlemesinde, boğulmasına İslamiyetin bir engel olduğu doğru ise de.." Renan bu herife methiyeler yağdırdı.Bir müddet sonra kemikleri bir çuvala doldurulup, Afgan topraklarını kirletmeye gönderildi. Herkes Efgani’yi Renan’a karşı İslamiyeti savundu zanneder. Kimsenin aklına masonbaşı Efganini’nin mektubunda neler yazdığına bakmak gelmemiştir. Oysa 18.5.1883 tarihli Le Journal Des Debats adlı gazetede iki kişinin mektupları yayınlanmıştır. Efgani Peygamber yerine Mürebbi, Allah Teala yerine de, siyonistlerin ve masonların dillerinden hiç düşürmedikleri “Mutlak Varlık” kelimelerini kullanmayı tercih etmiştir.

Neden acaba Türkiye’de biri çıkıpta Efgani için “Dine itaati boyundurukların en ağırı ve en küçültücüsü '' gören bir kafirdir diyemiyor ? Çünkü bahsi geçen gazetede böyle demiştir. Dahası İslamiyet’le putperestliği aynı kefeye koymak, İslamiyet’i başka dinlerden farksız bulmak, naslara (ayetlere) sabana bağlanan öküz misali bağlı mümin olmak, müsamahasız hoşgörüsüz saymak, hristiyanları ilerlemiş olarak meth-ü sena ile, İslam toplumlarının ise dinin sultasından kurtulamamış olarak görmek fikirleri arasında yer alır.(Namık Kemal’de de Renan’ı tanıma hevesi baş gösterir.) Katolik kilisesinin papazlarına da MUHTEREM diye hitap ediyor. Tıpkı şu Fethullah Gülen gibi. Rahmetli Camiu’l Ezher Şeriat Fakültesi Eski Müdürü ve Arap Dili Edebiyatı Mezunu, Yüksek İslam Enstitüsü Muallimi, Karaman’ın hocası Ahmed Davudoğlu hoca Efganinin bu MUHTEREM sözü için şöyle bir soru yöneltmiştir : ''Katolik kilise papazlarına muhterem demek maazallah onlara imrenmeyi göstermiyor mu ?”[2]

“Bu adamın tesirinin yaygınlığı, tek kelimeyle “korkunç” bir haldedir ve bu yayılma halen devam etmektedir. Efgani konusunda, Türkiye’nin hali içler acısıdır ve maalesef bu sefalete alet edilenler, bilhassa genç müslümanlardır. (sh.5) Efganini’nin masonluğunu görmezden gelenlerden biri de Hayrettin Karaman dır.(sh.36) Aceba memlekettte Efgani maddesini yazacak başka kimse bulamadılar da, bu iş İslam Hukukçusu Hayrettin Bey’e mi kaldı ?....Masonluk kafirliğin nihai mertebesini...(sh: 17) kalan cümleleri kitabın aslına müracaat ederek okuyabilirsiniz.[3]

M.Abduh'un Ezher'e mezhepsizliği sokmasına neden olan bu adamdır. Londra ve Pariste dinde reform diye çok yazılar yazmıştır."Peygamberlik san'atlardan bir san'attır" dediği için İstanbul'da olaylar olmuş, sonunda İstanbul terk ettirilmiştir.Bu sözüyle her uğraşan bu sanatı öğrenir ve peygamber olur demek istedi.Çenesinde çıkan kanserden öldü, Maçka kışlası yanına gömüldü, Amerikalı bir misyoner mezarını yaptırdı!

MUHAMMED ABDUH : (1849-1905) Üstadı Efgani gibi O'da masondur ve şeyhi Efgani vasıtasıyla Ezher’e masonluğu sokan kişidir.Mısır’da kadınların açılıp saçılmasını teşvik eden Kasım Emin’e el veren de Abduh’tur. [4] El Menar ve el Ahram gazetelerinide bozuk düşüncelerini yazmakla işe başladı. Mason olunca, masonlar O'nu Kahire müftülüğüne getirttiler. Ehl-i sünnet inançlarına saldırmaya başladı ve ilk önce El Ezher üniversitesinin ders proğramını bozdu. Osmanlı zamanındaki fen ve ilim derslerini kaldırttı, üniversitede lise kitaplarını okutarak seviyeyi düşürdü. Mısır mason locası reisliğine yükseldi.

Elmamalılı merhum fil suresi tefsirinde O'na reddiye yazmıştır.
Kendisinden evvelki İslam alimlerinin İslamiyeti anlamadıklarını, (S.Kutub tilmizi de aynını demiş idi ) dört evliliğe saldırısı, bütün dinlerin bir olduğunu söylemesi [5], kâfirlerde iyilik yapınca cennete girer demesi ve son olarak kafir olmasına yetecek şu sözü : “ Bir şeyin Kur’an’da bulunması, onun sahih olmasını gerektirmez”[6] (!) Reformcuların sahih hadisleri reddettiklerini biliyorduk da, Kur’an ayetlerini böyle te’vil gibi bir hileye sapmaksızın doğrudan ve açıkça inkar edenlerine az raslamıştık.

REŞİT RIZA :(1865-1935) Lübnan'lı olan R.Rıza hocası M.Abduh'un fikirlerini el Menar mecmuasında yaydı. O'da ehl-i sünnet mezheblerine ve fıkıh kitablarına saldırdı; mucizeleri inkar etti. Ayın yarılması mucizesi ilk inkar ettiklerindendir.Hz.Musa aleyhisselama dil uzatır.[7]
Muhaverat isimli 143 sayfalık kitabında[8] bir dinde reformcu ile, medreseli bir vaizi tartıştırıp, bunların ağzından kendi zehirli fikirlerini aktarmaktadır. Haliyle dinde reformcu, genç, kültürlü, ilerici ve çağdaş biri olarak, gerici ve yobaz vaizi mat etmektedir. Reşid Rıza’nın ne mal olduğunu kendi önsözünden bir tanecik örnekle anlamaya çalışalım: “İnsanlık tekamül ederek, zamanla akılları gelişti” diyerek maymun teorisini bu defa aynı dehşet ifadesini, sinsileştirerek; insanlık tarihi ilerledikçe kafirlerde dahil, bugünkü insanların, geçmiş insanlardan daha akıllı olduğunu söylemektedir. Şu cilalı taş devri uydurmasının bir devamı olan bu görüş, İlk insan ve Peygamberin aklından, son Peygamber’e ve oradan mezhep imamlarımıza ve ictihadlarına kadar öyle onarılmaz ve affedilmez bir kapı aralıyarak tümüne-haşa- akılsızlık isnat edebilmektedir.
Arap dünyasında telfik-i mezahib, yani mezheblerin karışık uygulanma sapıklığını yayan bu adamın, bu pislik fikirlerinden derleme kitabını, tercüme ile, 147 sayfadan, 407 sayfaya çıkararak, mezheplerin birleşmesi, İslam’ın bir noktaya cem’i diye isim veren HAMDİ AKSEKİ’nin ve bu tercümesini çok öven, camilere sıra ve müzik aletleri konulmasını isteyen İzmirli İsmail Hakkı’nın da sahnede görülmesi karşısında, üzüntü duymamak elde değil. Oysa Ahmed Hamdi Akseki (1887-1951) Türkçe ibadete geçişi engelleyen Cumhuriyet devri üçüncü Diyanet İşleri Başkanıdır.
Rahmetli Necip Fazıl O’na : “ Bu makamda (Diyanetin başında) bulunmaktansa, kanalizasyon ameleliği yapıp sırtınızda necaset (pislik) taşımayı tercin etmez miydiniz ?” diye sorduğunda Hamdi Bey sapsarı olmuş ve şu karşılığı vermiştir :”Hakkın var ! Ben, daha fazla fenalığa mani olmak için bu makamda oturuyorum!” Üstad ölümünden sonra “Allah onu ve cümlemizi affetsin” demiştir.[9]
Muhterem Enver Baytan hoca A.Hamdi Akseki hocanın bu Teymiyeci Reşid Rıza’nın mezhepleri birleştirmek hususundaki sapık kitabını henüz toyluk, yani öğrencilik yıllarında tercüme ettiğini, ancak seviyesi yükseldikten, ilmi kemal bulduktan sonra bu hatasını anladığını ve çok pişman olduğunu ve bu tercüme ettiği kitabın sonradan tekrar basılmasına müsaade etmediğini nakletmektedir.[10]
[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiyye Kamusu, c.1.sh: 457-458
[2] Ahmed Davudoğlu, Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri, Bedir yay.sh: 96,97,98
[3] Cemaleddin Efgani hakkında, “Osmanlıca, Farsça, Arabça, Fransızca ve Cumhuriyet Türkçesiyle yazılmış 400’ün üzerinde kitap” inceleyerek yazılmış Malatyalı Muhammed Reşad beyin “ Cemaleddin Efgani Etrafında Makaleler” adlı 1996 tarihli 343 sayfalı nakilde bulunduğumuz kitabın okunmasını tavsiye ederken, bu kıymetli çalışmanın sahibine Osmanlıca ağırlıklı dil kullanma diyenlere cidden kulak vermesini tavsiye ederdik. Osmanlıca’yı öğrenmeyi beklemek yerine, geçerli dil ile, derd anlatılmalıdır. Osmanlıca dersi alanlar için kitap iyi bir örnek. Ama bu kitabın dili itici ve sıkıcı olmaktadır.Mesela sh. 26’da “haiz-i derece-i kasebüssebk” kelimesini muhterem yazar parantez içinde şöyle açmış :”Emsaline faik dereceyi haiz” (!) anlayan beru gelsin. Oysa Yaşar’a bak, nasıl ustaca laf cambazı yaşayan türkçe ile renkli camlarda işini yapıyor !
[4] Ahmed Davudoğlu, Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri, sh: 126-127 Şeyhül İslam Mustafa Sabri -rahmetüllahi aleyh- in “Mevkifu’l Akli ve’l İlmi” adlı eserinden nakille.
[5] İslam ve Nasraniyyat
[6] Ahmed Davudoğlu, a.g.e sh: 127
[7] Ahmed Davudoğlu, a.g.e. sh: 166-167
[8] Bu kitap, Süleymaniye Kütüphanesi. İzmirli kısmında, 810 numarada bulunmaktadır.
[9] Vehbi Vakkasoğlu, Osmanlıdan Cumhuriyete İslam Alimleri, sh: 179 ve devamı.
[10] Ahmed Davudoğlu, a.g.e 1997 Bedir yayınevi sh: 360