4 Nisan 2008 Cuma

Özgürlük ve Allah’ın Çizdiği Sınırlar

Ebubekir Sifil hocamızın Semerkand dergisi mart sayısında ayın konusu olarak işlenilen konu etrafında ( bağlantılarımda var) yazdığı ve değeri biçilemez makalesini, yolu buraya düşenlerin tekrar tekrar okumasını ve üzerinde düşünmesini salık veririm.



''Kölelerin Özgürlüğü Özgürlerin Köleliği'' başlığı altında : '' “Hevasını ilâh edinen kimseyi gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağını ve kalbini mühürleyip, gözüne perde çekmiştir. Artık onu Allah’tan başka kim hidayete erdirebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?” (Câsiye, 23)
Bu ayette anlatılan kişinin belirgin bir özelliği var: Heva ve heveslerini, yani nefsî ve şeytanî arzuları ilâh edinip, onlara kulluk kölelik etmek.
Şimdi düşünelim, gerçek köle kim? Zeyd b. Hârise r.a. mı, yoksa bu ayette anlatılan kişi mi? '' cümleleri bağlamında özgürlükten anmlaşılması gerekeni ve gerçek özgürlüğün tanımı yapılıyor.

Hele meselenin can alıcı noktası '' Bir İlim Üzerine Sapmak '' başlığı altında işlenenler.''Ancak üçüncüsü hayli ilgi çekicidir: Bilgide ulaştığı seviyenin başını döndürmesi sebebiyle sapmak.. '' tespiti üzerinde ne kadar durulsa azdır.

''Yeni Bir Müslümanlık Anlayışı mı?'' başlığı altında :

''Hakikatin şahitleri olması gereken müslümanlara ne oluyor? Yeryüzünde hakkı ve hakikati temsil etmesi gereken onlar, “modernleşme” adı altında Batılı insanın yürüdüğü yolu yürümeyi ve onun düştüğü uçurumdan düşmeyi niçin “olmazsa olmaz” bir durum olarak görüyor?Müslümanları bu duruma iten nedir? Kalbimizi hangi yaban düşünceler bulandırıyor da kendimizi diğer din mensuplarıyla, dolayısıyla İslâm’ı diğer dinlerle eşitlemek anlamına gelen davranış ve fikirleri benimsiyoruz?Müslümanlar arasında, özellikle de “karnı tok, sırtı pek” olanlar arasında cidden yabancısı olduğumuz bir eğilimin hızla yayılmakta olduğunu görüyoruz: Yasaksız bir din anlayışı! Özellikle son çeyrek asır içinde baş gösteren bu yeni durum üzerinde ciddi bir iç muhasebe yapmak zorundayız.

Ya da “ekonomik hayatta var olmak için ekonominin kurallarına göre oynamak gerekir” gibi şeyler söylemeye yani liberalleşmeye başladık.. Bu çerçevede vahşi kapitalizmin “ekonominin gerçekleri” olarak dayattığı ne varsa benimsiyor, Din’den de bunlara fetvalar arıyoruz.
Hanımlar adeta giyinmek için örtünür hale geldi artık. “İslâmî defileler”, “tesettür modaları”, yabancı marka tesettür kıyafetleri, şıklık yarışları, pahalı alışkanlıklar…Bu hayat tarzının içinde, İki Cihan Güneşi s.a.v.’in sünnetine, sîretine, mirasına, emir ve tavsiyelerine yer var mıdır?''



Makalenin tamamından alıntılar yapmıyayım. En iyisi bir konferans yada başlı başına bir kitap konusu olacak bu değerli makaleyi kendinizin okuması..Anlamamız, idrak etmemiz temennisiyle, cuma bizi mübarek feyzlere daldırsın dualarımla.