Çok kıskanıyorum..!
Defalarca dinledim..!İşte, yine; nisan akşamlarını ve dahi seher vakitlerini ıslatıyor yağmurlar meleklerin kanatlarında..! Göz yaşı gibi..!
Çok kıskanıyorum bu şiiri ve yazanını..!
Keşke diyorum, ben yazsaydım ama kimseler bilmeseydi bu şiiri. Sonra, sonra aynalarda nursuz suratım aklıma geliyor ve ''hak edene'' diyor bir ses ''hak edene nasip olur böyle şiirler yaşamak..önce şiire layık olacaksın, öncesinde de içinde aşk olacak''
Selvi boylu yardan ayrılmanın sancısını taa ciğerlerinde yaşayacaksın, ''Kömür gözlüm, ateşine düşeli'' diyen şarkılarda cezbelere kapılıp '' divanesi biz kaldık Allah yolunun'' diyerek sırlar alemine kanat açacaksın..
Öyle ucuz değil böylesi bir şiir ateşine pervane olmak, aşıkların pınarından çağlar böylesi söz selleri, diyen içimin seslerini duyunca; kıskançlığa hakkımın olmadığını da anlayarak dinleme huzurunu cana minnet bilip; nisan ayında, bundan 1437 yıl önce ''bana dünyanızdan 3 şey sevdirildi..'' buyuran ve 1437 yıl önce dünyamıza inip, alemleri şereflendirene-sallallahü aleyhi vesellem- ümmet olanların kervanının en kıyısında, en köhne/ücra kısmında ''topal köpek'' misali var olabilmenin şükrü ile...işte ömrümün sondan bilmem kaçıncı Kutlu Doğum Haftası'nda o kıskandığım şiir ve şair..Şiire müthiş yakışan müziği ile, Dursun Ali Erzincanlı tarzı ile :
Ben böyle olmamalıydım
Ben böyle olmamalıydım!
İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma,
İçime bir ateş düşmeliydi,
Ayaklarımın feri kesilmeliydi,
Kendimden geçmeliydim sonra,
Adını sayıklamalıydım adımı unuttuğumda,
Ama bunu kimse duymamalıydı,
Seni mahşere kadar saklamalıydım…
Ben böyle olmamalıydım!
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur,
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa,
Çalan her kapıya, “sensin” diye koşmalıydım…
Gece yıldızlarını serpince göğe, seni görmek için uyumalıydım.
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan, ben hep sana yormalıydım.
Şarkılar kime söylenirse söylensin, sana diye dinlemeliydim.
Türküler dolmalıydı odama.
“Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım” deyince bir ses, “selvi boylu yar” sen olmalıydın.
“Kömür gözlüm, ateşine düşeli” senin için söylenmiş söz olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Böyle olmamalıydım!
Kelimeler Taif’i taşıyınca kulaklarıma, daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
Uhud anılırken, dişlerime sızı düşmeliydi.
Haremde bir ikindi vakti, kem gözler çevrilince sana,
Ve vefasız eller uzanınca yakana,
İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
Sen ötelere hazırlanırken, öteler senin için süslenirken,
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
Perdenin son kez kapanması gibi kapanmalıydı gözlerim.
Sonra içime doğru gerilip, seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
“ALLAH”(cc) deyip, düşmeliydim yere.
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Ve mahşer günü, uzaktan seni seyretsem, sana yakın olmak için can atsam,
Beni engelleseler, “sen kim, yakınlık kim” deseler,
Ben ağlamaktan konuşamasam, gözlerini çevirsen bana,
Benim cennetim bana bakan gözlerindir ve tebessüm etsen
Ama bunu kimse görmese, seni ebede kadar saklasam
DURSUN ALI ERZINCANLI