Mark Twain : ''İyi kitap okumayan adamın okumuş olması ile okumamış olması arasında bir fark yoktur.'' der.
Hayatı ve kitapları iyi okumak demek, iyi anlamak demektir. Bu blogda kendimce bunu yapmaya çalışıyorum.İnziva içinde inziva anlayacağınız..Bilmek ile anlamak arasındaki ince fark bu. Herkes yaşınca, yaşadığınca bilir. Ama anlamak için daha çok zamana ve nasibe/gayrete ihtiyaç gerekir.
Bazı insanlar vardır, söz gelimi üçyüz sayfalık kitabı iki günde bitirler ve çok da iyi anlarlar, bazıları aynı sürede Hz.Mevlana kuddise sirruh Efendimizin buyurduğu gibi '' İlmin ezbercisi '' olarak beyinlerine pekçok şeyi kaydederler ama ne anladıkları; anlaşılması gerekenin kaçta kaçını anladıkları soru işaretidir. Kimisi de, aynı kitabı bir haftada önemli yerlerini çizerek hatta dipnotlar düşerek (ben de çizer notlar düşerim ama ne kadarını anlıyorum) okur ve belki bu sayede anlaşılması gereken zirve noktasına yakın rakımı yakalar. Beynin algılaması ile alakalı bir nasip işi..
Hayat da böyle..Eğer sürekli aynı hataları tekrarlıyorsak, hayatın ne olup olmadığını biliyoruzdur ama hayatı anlamamışız demektir.Tecrübe, yaşanılanları anlamak, ders almak; iyi olanları adet/huy haline getirmek, kötü olanları/günahları tekrarlamamaktır diyebiliriz. Ne kadar tecrübelerden ders alınmışsa, o derece olgunlaşma süreci başlar.
Kitaplarla hayat arasından bu bakımdan bir benzerlik kurdum.İnsan 17-35 yaşları arasında kendisinden çok emindir ve kendisine/gücüne, fikirlerine çok inanır ve güvenir..35’den sonra yeni bir sorgulama başlar, 40 dönüm noktası olmak zorundadır.
Kitaplarla, dostlar; kaliteli, doğru, az ve iyi seçilmişlerse; hayatı anlamlı ve kaliteli, idrak ederek yaşamak mümkün olacaktır.
40 yaş dedim. İki hadis meali aklımda : "Bir kimse kırk yaşına geldiği halde günahlarına tövbe etmezse, şeytan eli ile onun yüzünü mesheder ve;'Kurban olayım iflah olmayacak bu yüze' der."
Bir diğeri : '' Kırk yaşını geçtiği halde hala şer işleri salih amellerinden fazla olan, nereye gideceğini merak etmesin'' mealinde anlamındaydı..
Zamanın ne kadar değerli ve su gibi aktığı da bu yaşlardan sonra daha iyi anlaşılmaya başlar.
Doğru iman, doğru itikatla mümkündür.Doğru itikat da, ancak ehl-i sünnet ve’l cemaatin nurlu nakil zincirine sadakatle mümkündür.
Bundan sonrası bedenin tamamına İslam’ı nüfus ettirmek meselesidir.Bunu ne kadar çabuk ve önce yaparsak, 40’lı yaşlar (yaşarsak tabi) o denli az rizikolu geçer ümidi hasıl olur.
Hem Allah’ın arzının Müslüman olması, hem beden ülkesinin ruhtan ahvaya, sırdan hafiye..(ne olduklarını bilmiyorum bu letaiflerin, ezbercisiyim hala bu yaşta) İslamın nüfus ettirilmesi hadisesi..Hani tarikatlerde çilehanelerde yapılan, zikirle nefsi tezkiye disiplini..
Ahlak İslamileşecek bir defa..Namazla İslam’ın görünmesi tek başına yetmiyor, hayat namaz olacak..Yani namaz içinde namaz..Hayat namaz disiplininde olacak. Kumara, içkiye, kadına, haksız kazanç ve menfaate namaz içindeki gibi sürekli oruçlu olma şuuru ve iftarı olmayan oruç (nefsle cihad dedikleri) müthiş savaş..
Hayat namazlaşmadıkça, ''vay o namaz kılanlara..'' ayetinin ihtar ve tehditi altında (feliks kulpa) mesut suç ile Rahman’ın huzuruna dikilme cür’etinden de uzaklaşılamayacak..! Nimet cür'et oluyor, buna da dikkat!
Hani yobaz hallerimiz vardır ya, namaz dışında günahlardan bazıları işlenir ve sonra utanmadan ve (zaten fıkhen de mecburi) huzurullaha duruş ve sonunda el açıp ''Allah’ım beni affet, şunu ver bunu ver'' diye dua faslı..Bize bir saat önceki davranışımız sebebiyle belki gazap içinde olanın karşısına çıkışımız ve suçluluk duygusu bile taşımadan ibadetini yapma sahte huzuru, ne mes’ut suç..Onun yeri ayrı, namazın yeri ayrı salak mantığının sonucu !
İslamileşemiyoruz dostlar..İnşallah itikatta evet, buna bağlı imanda evet ama buna bağlı hayat tarzımız da rahatlıkla evet demek kolay değil..Adam Müslüman, ama Müslüman kardeşiyle ticareti kapitalist/liberalistler gibi! Oldu mu? Ve güya sorsan, laikliğe de karşı!! E sen az evvel alış-verişinde İslami davranmadın ve ladini bir ticaretle laikçe kazandın! Sonra ezan okundu, haydi huzurullaha..Peki ‚'' vay o namaz kılanların haline..'' tarzı ayet yalnız münafıklardan Abdullah ibn-i Übeyy'ibn-i Selül, Muğîs b. Kays..vs..gibi isimler için mi indi sanıyoruz..?
Maun suresinin meal ve tefsirini iyi anlamış olsaydık, en azından İslam beldelerinde, öksüzler sahipsiz ve garip; fakirler çok, ihtiyaç sahipleri ilgisiz, bu denli çok olmazdı..Demekki anlamıyoruz. Demekki yalnız ahlakımızı değil, vicdanımı da İslamileştirememişiz!
Vay ve vahlar bize olmasın da kime olsun..Ahh mesut suçla kılınan, kılındığı sanılan namazlarım. Kılmak ne demek, huzura çıkış denseydi ilk defa böyle duysaydık namaz kılmayı, bilincimiz bizi biraz daha farklı yaşamaya sevkederdi.Vicdan ahlaktan önce İslamileşir, laik olmaktan kurtulurdu..
Ezber bir mirasçıyız biz. Kur’an bize bilmez misiniz mi diyor, akletmez misiniz, düşünmez (anlamaz mısınız) diyor ve anlamaz topluluklar yeriliyor..
Allame olsam, bedenimi ruhumu, vicdanımı, ahlakımı İslamileştirememişsem; ciltlerle kitap yazsam neye yarar, okusam neye yarar vebal olur bağlanır boynuma..Şu anda yazarken arada duruyor, tekrar düşünüyorum ve itiraf edeyim kendi kulluk notumu hiç beğenmiyorum. Benim beğenemediğim notumu beni Yaratan nasıl beğenecek, iş kalıyor yine merhametine ve lütfu keremine..Şeytan da disiplinimizi bozmak için zaten kulağımıza hep böyle fısıldayarak bize 30’lu 40’lı yaşları devirttirmedi mi..?
Hayatı ve kitapları doğru seçip, doğru okumalı/yaşamalıyız ve bu hiçbir yaş ve insan için, can tende olduğu sürece imkansız/geç değildir.