11 Haziran 2008 Çarşamba

modernitenin getirdikleri (2)

''Bir de hayatımıza durmadan bu yaşadığımız şeyi "meşrulaştırmamıza" yardımcı olan kavramlar sokuyorlar. İşte "demokrasi" böyle, "özgürlük" böyle, "insan hakları" böyle, "çoğulculuk" böyle, "hoşgörü" böyle, "tolerans" böyle… ilâ âhirihi… Bunlar bizim de hoşumuza gidiyor ve deniliyor ki: "Buna niye karşı çıkıyoruz ki? Geçmişte bizim toplumumuzda vardı işte. En büyük insan hakları İslâmiyette var… En büyük hoşgörü İslâmiyette var… Üç din bir arada yaşamadı mı?" Yaşadı ama senin hâkimiyetinde yaşadı, bunu niye gözden ırak tutuyorsun? Bugün ise adamlar sana dayatıyor bunu, "Bana benze; üçümüz bir arada olalım" diyor. Hâlbuki sen geçmişte onlara ne diyordun? "Bana benzeme" diyordun; "Sen kendi hayatını yaşa, kendin ol" diyordun. Hz. Ömer öyle diyormuş işte: "Belinize zünnar bağlayacaksınız, Müslüman gibi giyinmeyeceksiniz, çocuklarınıza Kur‘ân öğretmeyeceksiniz; benim garantimde, hâkimiyetimde kendiniz olarak yaşayacaksınız." O zaman kilise, cami, havra yan yana oluyormuş, doğru. Oysa bugün biz bunu bize dayatan hayat anlayışının bize kaça mal olduğuna bakmıyoruz. "Aynı şey orada da vardı burada da var, öyleyse gelin dinler bahçesi yapalım" diyoruz. Niye? Çünkü biz "birbirimize benzeyelim" diyoruz. "Bizim aslında birbirimizden farkımız yok, hepimiz İbrahim'in torunlarıyız işte. Bu dinlerin hepsi İbrahim'in mirasıdır" falan diyoruz. Böyle bir hayatî hata yapıyoruz. Belki sonuç itibariyle aynı, ama hareket noktası ve mahiyeti çok farklı. Dolayısıyla bu tür kavramlar da bizi farkında olmadan dönüştürüyor. '' Ebubekir Sifil