Bir de büyük zat diye birisinden bahsediyorsunuz, eğer vehhabilik İslam’ın dışından olsaymış tehlikeli olabilirmiş, içinden olduğu için erirmiş. Bunu hiç bir büyük söylemez. Bunu ancak mezhepsiz birisi söyleyebilir. Aslında içten olan hastalık daha tehlikelidir. Dıştaki yaranın tedavisi daha kolay olur. Mesela elde kanser olsa icabında kesilip atılabilir. Mide veya kalpte kanser olsa, kesilip atılması neye mal olur ? 72 sapık fırkayı dinimizin içinde diye küçük görmek gaflet mi, dalalet mi, yoksa hıyanet midir ?...Vehhabilik, kökü dışarıda (İngiltere'de) olan bir iç yaradır...
Fethullah hoca, Kral Faysal'da zerre kadar vehhabilik yoktur diyor. Hiç suratına bakmadı mı : Resmini de görmedi mi ? Vehhabi sakalını da mı inkâr edecektir? Sünneti tağyir etmek ne demektir? Amerikan....gibi çenede sakal bırakmak hangi hak mezhebde vardır? Hangi İslam halifesi böyle ...kılığa girmiştir?
Fethullah hoca bu ifadelerine göre İslam’ı bilmediği gibi, Halifeliğin de ne demek olduğunu bilmemektedir. Vehhabiliğin ne demek olduğunu da hiç bilmediği anlaşılmaktadır.Her memlekette bir halife olmaz...Suudi Arabistan'ın neşrettiği bütün kitablar vehhabi kitaplarıdır.Biz iddiamızı her zaman ispatlayabiliriz."( Nakil burada bitti.)
Kendisine meşhur Nimeti İslam kitabının 924. sayfasının (38) nolu dipnotunu okumasını tavsiye ederiz. Biz aktaralım: Şirk sebebiyle evlenilmesi haram olanlar başlığı içinde şu kayda rastlıyoruz:"Batıniyye ki, onlara talimiyye, ismailiyye, ibahiyye..dahi denir.Son asırlarda onlar VEHHABİYYE ismini almışlar ve din kisvesi içinde öteden beri dinsiz ve dine ihanet edici buluna gelmişlerdir."."Vehhabiler 1233 senesinde Allah-u Tealanın lütfuyla ehl-i sünnet ordusu onlara üstün gelip, kahr-u perişan etmiştir." [1]
“Acaba, bu ehl-i bid'a ve doğrusu ehl-i ilhad, bu dinsizlikte hangi menfaati buluyorlar? Eğer idare ve âsâyişi düşünüyorlarsa, Allah'ı bilmeyen dinsiz on serserinin idaresi ve şerlerini def etmesi, bin ehl-i diyanetin idaresinden daha müşküldür. Eğer terakkiyi düşünüyorlarsa, öyle dinsizler idare-i hükümete muzır oldukları gibi, terakkiye dahi mânidirler; terakki ve ticaretin esası olan emniyet ve âsâyişi kırıyorlar. Doğrusu, onlar meslekçe tahribatçıdırlar. Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin...
Dördüncü İşaret :
Tahribatçı ehl-i bid'a iki kısımdır.
Bir kısmı, güya din hesabına, İslâmiyet’e sadakat namına, güya dini milliyetle takviye etmek için, "Zaafa düşmüş din şecere-i nuraniyesini milliyet toprağında dikmek, kuvvetleştirmek istiyoruz" diye, dine taraftar vaziyeti gösteriyorlar.
İkinci kısım, millet namına, milliyet hesabına, unsuriyete kuvvet vermek fikrine binaen, "Milleti İslâmiyetle aşılamak istiyoruz" diye, bid'aları icad ediyorlar...”[2]
ADL (Anti Difamation League) adlı Yahudi örgütü, Gülen'in bir kitabını ABD'de İngilizce olarak yayınlatacağını açıkladı ! Bu da mı bir şey ifade etmiyor.?
"Kadınların başlarını örtmesi iman meselesi ölçüsünde önem arz etmez.(Kendisine soralım, o halde birisi başörtüsü gericiliktir, çağdışıdır, biz kabul etmiyoruz böyle bir şeyi dese, bu iman meselesi olup, söyleyeni dinden eder mi etmez mi ? Ropörtajda kendisine başörtüsü meselesi ve okullara örtülü gitmek soruluyor, o bu cevabı vereceğine; Efendim, şu çağda insanların kıyafetlerine müdahale, hele de İslam sancaktarlığı yapmış şehitlerin yadigarı topraklarda en basitinden ayıp şeylerdir.İlim ve irfanla uğraşalım gibi beyanatlar vermeli değil miydi ? )
‘’Allah'a karşılık kulluk, umumi manada kulluk ölçüsünde önem arz etmez bunlar. (!) Teferruata ait meselelerdir.’’
Pes doğrusu, bu adam, hoşgörüsünü başörtüsü konusunda niye Müslüman hanımlardan yana kullanmıyor ?
Barteleomosun Rahibe okullarında örtülü Rahibeleri için, onlar için de bu sözleri sarfedebilir mi ?Gelen Müslümana ve değerlerine vuruyor.
‘’Nitekim, Allah'a iman meselesi Mekke'de Efendimiz'e tebliğ edilmiş, namaz meselesi orada bize farz kılınmış, daha sonra da zekat bize farz kılınmış. Ama tesettür meselesine gelince biraz farklı. (!) Zannediyorum Peygamberliğin 16. ve 17. senesinde Müslüman kadınların başları açıktır. Temel meseleler varken, teferruatla uğraşılmamalı."
Hayret ki, ne hayret, bu Aristo mantığına göre şarap ve içki de yavaş yavaş ve aşamalı olarak haram kılındı (Hicri 4.yılda ); aynen kadınların saç ve vücutlarını açmalarının haram kılınması gibi.Bu mantığa göre ilk zamanlar sahabe-i kiram içer ve namaz da kılarlardı diye şimdi biri çıkıp içmeye devam mı etsin.Amma Bektaşi mantığıdır bu!
Örtünmeyi emreden ahkamı içeren Nur suresi için meşhur Elmalılı tefsirinde:”Öyleki bu surenin de İslam medeniyetinin hukukunu ve asıl vazifelerini gösteren temel çizgilere delil olduğunu” daha surenin ilk ayetinde belirtilmektedir.
Ahkam ve hukuk belirtici bir konuya teferruattır demenin hükmünü şer’an hükmü nedir?
Şimdi Fethullah mantığına göre binamaz biri de çıkıp, namaz Peygamberliğin 11. Senesinde beş vakit olarak farz kılınmıştır, binaenaleyh bu da iman meselesinde önem arz etmez derse, dinden çıkar mı, çıkmaz mı[3] ‘’buna mukabil Kenan Evren'in aleyhinde konuşanın ağzını kırarım diyen’’ Gülen; Rüyasında kendisine sakal bırak demişler, oda birisine rüyasını tabir ettirip "Bırakmamak demektir" diye tabir ettiği için sakalını kesiyormuş.(!)
Medine'de ümmetin imamlığının kendisine verildiğini vaaz kasetinde söyleyebilmiştir.(!)
‘’Tarikatler bir dönemdeki misyonunu tamamlamıştır.Zaman, böyle fert zamanı değil, cemaat zamanıdır’’
Tarikatleri inkar ve her asırda olacağı haber verilen mürşid-i kamil zatları ve onların etrafında kümelenmeyi de reddediyor.Mürşidin irşad halkası bir cemaat değil mi?
‘’demokrasiden geriye dönüş mümkün olmayacaktır’’!!
İslam nizamına olan ümidi kırmak değil midir bu ? Aslında hiç yoruma gerek olmayan, korkunç ifadeler.
‘’kadınların idareci olmasının hiç bir mahsuru yoktur’’,
“İşlerini kadına teslim eden bir millet asla felah bulamaz”Buhari hadis-i şerifine rağmen bu cümleyi söyleyebilmek de cesaret işidir. İslamcı denilen bir partinin ne zaman kapatılacağını ve seçimlere ondan sonra girileceğini rejime tavsiye eden, papaya ve Barteleomus'lara hoşgörü ile el uzatan, bu el uzatışı kendi gazeteleri Zaman'da "Hep Böyle, el ele ! " diye övülen ve bu papazlara "Patrik HAZRETLERİ " diyebilen bir isim..[4]
Hazret kelimesi, bilindiği gibi Hazreti Allah (CC) yada din büyüklerimiz için kullanılır.Bu kelimeyi bir kâfirin adının yanında kullanmak, tecdid-i imanı gerektirir mi, bunu diyenler düşünsün! Meselenin bir korkunç boyutu da, küfrü, İslam düşmanlarını, kendi taraftarlarına hoş gösterdi.Küfre iltifat, Allah korusun sonu küfre düşmeye sebep olacak bir davranış biçimidir.
"Onlar size gelen gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz.’’(Mümtehine : 1)
"Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım!" (Müslim)
İslam düşmanları Hazret olamaz ! Başörtüsüne teferruat demenin, tarikata zaman biçmenin, Buhari hadisi reddettiği halde kadın idareciye fetva, iman ehlince hükümleri belli meselelerdir..
Son olarak bir gazeteye verdiği demeçlerinden pasajlar aktaralım : " Türki Cumhuriyetlerde, Türkiye'de ki Laik Tevhid-i Tedrisat örnek alınarak eğitim yapılıyor." Bu Türkiye'den giden müfettişlerce de tespit edilmiş bir durum. Yahudi Üzeyir Garih bile, bu okulları yerinde gördüğünü maddi yardımda bulunduğunu ve bu ilerici hocaya yardımlarının maddi ve manevi artarak devam edeceğini söylüyor.[5]
Yıllar önceki not defterimdeki kayıtlar.Aradan neredeyse 10 yıl geçti, not tutmaya devam etseydim, kim bilir daha neler okuyacaktık.
Gerçekten Ebubekir Sifil hocanın yazısının sonu ile bitirelim ‘’nereden nereye.’’
Son güncelleme notu : Gureba dergisi 12. sayıda F.Gülen'in son cürümlerinden ibret örnekleri buradan okuyabilirsiniz.
[1] İbn-i Abidin C.9,sh:96
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, sh: 424 (Risale-i Nur Külliyatı, CD-Rom’dan )
[3] “Fukahadan Tahavi ve İbn-i Abidin gibi zatların kabul ettikleri rivayete göre, beş vakit namaz Peygamberin Medine’ye Hicretlerinden (23 Eylül 622- 8-Rebiülevvel-0001 Hicri) birbuçuk sene evvel veya 18 ay kadar evvel 27 Recep 621, Cuma Mi’rac gecesinde ve Peygamberliğinin 11. Senesinde emrolunmuştur. (İsra : 78; Bakara 238, Hud: 114 beş vakit namazın farziyetini beyan eder.)” Molla Hüsrev; Gurer ve Dürer, c.1.sh: 96 Tercüme : Arif Erkan, Tetkik : Merhum A.Davudoğlu
[4] Zaman gazetesi, 1 Ekim 1996, 23-28 Ocak 1995 Hürriyet ve 23-30 Ocak 1995 Sabah gazetesi röportajları..”Katolik kilisesi papazlarına MUHTEREM demek maazallah onlara imrenmeyi göstermiyor mu?” diye küfür kelimesini sorgulayan A.Davudoğlunu a.g.e sh: 98 hatırlayalım !
[5] Hürriyet gazetesi, sh: 19; tarih : 2.11.1996