19- "Zaman ve ahvalin değişmesiyle İslam'ın değişen hududu budur !" [1] Eh bu cihad kitaplarını ne diye TC yasak etsin. Zaten TC'de aynı şeyleri laiklik adına dile getirmiyor mu ? İslam değişmez, eskimez..Dinde reform yapma planı, önce böyle girişlerle başlar. Laik yobazlar da, "efendim zaman değişmiştir, tabiki bizler 14 asır öncesinin kuralları ile yaşayacak değiliz." diye milletin beynini her fırsatta yıkamıyorlar mı? Kutub'un onlardan farklı bir söylemi mi var ? Zamanın ve şartların değişmesiyle farklılaşan şey, Yüce İslam dini değil, mübarek ehl-i sünnet ve cemaat mezhebi imamlarından bizlere aktarılan çeşitli kaviller ve fetvalardır. Dün onların bizler için istinbat ettikleri bir fetva ile amel ederken, bugün yine onların bir başka fetvası ile yaşamımızı düzenleriz.Ama bunlar İslam'ın hudutlarını genişletmek değil, o hudutlar içindeki hareket alanıdır!Bu nükte iyi anlaşılmalıdır. Zaten İslam dini bunun için fıtrat dinidir.
20- "İbn-i Hazm'ın fetvasına göre.." [2] Ayda yılda bir nakil yaptı, o da mezhepsiz çıktı! Bilmen Kamus’unda Hazm’ın ehl-i sünnet ve cemaat alimlerine dil uzattığı aşırılıkları yüzünden bulunduğu bölgeden sürüldüğü kayıtlıdır.[3]
21- İstikbal İslam’ındır adlı kitabında İbni Teymiyyeye "imam" diyerek onu övüyor. Fıkıh dilinde birisini “imam” diye anmak müçtehid manasına gelir. Nasıl oluyor da, önceleri Hanbeli olan biri, daha sonra ismi bile olmayan bir mezhebin müçtehidi ve imamı olabiliyor ?
22- İslam ve Medeniyetin Problemleri adlı kitabında :" İslam toplumunu inşa ederken, İslam Fıkhına bağlı kalmamak gerektiğini" yazdıktan sonra, "bağlı olduğumuz şey, İslam yolu, İslam düsturu, İslam anlayışıdır" diyerek; mezhebsizliğini, İslam fıkhını reddedişini, İslam anlayışı derken de benim anlayışım demek istediğini belirtmeye hacet yok sanırız. Ehl-i sünnetin mezhep imamlarının, alimlerinin yazdıkları kitaplar İslam yolu değil miydi ? İslam fıkhı aradan çıkarılmalı, gözden düşürülmeli ki, meydan bu müçtehid taslaklarına ve hevalarına kalsın.!
23- Maide suresini 115.ayeti kerimeyi güya tefsir ederken bakın nasıl bir cehalet örneği daha sergilemiştir. Tefsir ilminin bir parçası olan “takdim ve te’hir”den benim gibi bir cahilin haberi varken, Kutub’un habersiz olması düşünülemez! O halde geriye her zamanki gerçek kalıyor, o bu kaideleri heva putuyla devirerek “sana nasıl geliyorsa öyledir” aristo mantığı içinde hiçe saymaktadır :"Hazreti İsa'nın ölümünden çok sonra.." Oysa Hazreti isa aleyhisselamın ölmeyip, göğe kaldırıldığı, ayetlerle de sabit..! Ve ahir zamanda gelip, kâfir ve sapıkları tepeliyeceğini tevatür derecesindeki hadislerden öğreniyoruz. İbn-i Kesir tefsirinde, gerek maide, gerek Al-i İmran suresi 55. Ayet tefsir edilirken : “ Katade ve başkaları : Bu ayette takdim-te’hir vardır diyorlar. Seni önce kendime kaldırıp yükseltip kaldıracak, sonra seni öldürecek olan da Ben Allah Azimüşşanım. Resulullah -sallahü aleyhi vesellem- uykudan uyandığında; Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun, haşr olup gidilecek yer O’nadır, derdi.
Bütün ehl-i sünnet ve cemaat’ın muteber tefsirlerinde özetlemiş olduğumuz mana, hadisler eşliğinde verilmektedir. Kutub, kafasına göre ilgili ayeti açıklayacağına, önce muteber tefsirleri ve daha sonra bir kısmını verdiğimiz şu kaynakları okusaydı, İsa aleyhisselamın yahudilerce öldürülemeyip Allah tarafından semaya kaldırıldığını ve ahir zamanda gelip, vazifesini icra ettikten sonra mübarek bedenin ecelle birlikte toprağa gömüleceğini anlar ve imanını kurtarırdı. İşte İsa (as)‘ın semaya kaldırıldığını bildiren-Kur’an dışındaki- kaynaklardan bazıları: Buhari, Hakim, Taberi , A.bin Hanbelin Müsnedi, Salebi-Arais, İbn Esir-Kamil, İbn İshak, İbn Hişam.. Bunlara ulaşamıyanlara M.Asım Köksal’ın Peygamberler Tarihini tavsiye ederiz.
24- Hazreti Osman radıyallahü anh efendimiz için, Arapça orijinalinde (EL ADALET-ÜL İCTİMAİYYETÜ FİL İSLAM sh: 186 ) İslam’da Sosyal Adalet kitabında "BUNAK" diyebilmiştir.[4] Tercüme edenler tepki çekmesin diye bunu yazmamakla ihanet ve hainlik içindedirler.Bu tür kitabları tercüme ederek satan yayınevleri hesap gününü düşünmüyorlar mı ? Hz.Osman (RA) efendimize dil uzatmanın, Kur'ana dil uzatmak olduğu, bu kitabın ilgili bölümlerinde yazılmıştır. İslam tarihinden Hz.Osman radıyallahü anh efendimizle ilgili iki hadiseyi nakletmekte fayda vardır:
Tebük gazası, "Zorluk Cengi" İslam askerlerinin erzaksız, malzemesiz, aç olduğu ve susuzluktan develeri kesip, bağırsağındaki suyu emmek zorunda kaldıkları müthiş imtihan günü..İşte böyle sıkıntılı bir zamanda Hz.Osman (RA) efendimiz Şam'a göndermek üzere olduğu ticaret kervanını, 200 deveyi bütün takım ve malzemeleriyle 200 okka gümüşle birlikte İslam ordusuna hediye etmişti.Kutade hazretleri bin deve ve 70 at verdiğini de bildirir.Abdurrahman Bin Semere hazretleri Hz.Osman efendimizin bin altını hırkasında getirip, Allahrasulünün önüne döktüğünü ve Kainatın Efendisinin (SAV)büyük bir memnuniyetle, Hz.Osman (RA) efendimize buyurdular : "Bundan böyle Osman'a ettiği zarar vermez ! " [5]
Yine Kainatın Efendisi (SAV) ölen kızlarının yerine ikinci kızları Ümmü Gülsüm (RA)'ı Hz.Osman (RA)'a verirken yemin ederek :"Yüz kızım olsa, birbiri ardınca ölseler, yine her birini sana veririm. Cebrail, kızımı sana vermek emrini getirdi." [6]
Bütün bunlardan sonra bir nasipsiz reformcu kalkıp, nice övgülere mazhar Hz.Osman (RA) efendimiz için kuduzca -haşa- Bunaktı, malı çok severdi, akrabalarına meyilliydi diye iftiralar atacak..
Biz de aman susalım, yazan S.Kutub'dur, Mevdudi, Teymiye'dir deyip, bu reformcuları; İslam'a uymayan davranışlarına rağmen, kafa konforumuz bozulmasın diye, putlaştırıp İslam topraklarında yayılmalarını sükutla seyredip haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olacağız.Bu nasipsizliği kimse ehl-i sünnet cemaatı mensubu insanlardan beklemesin ! Yıldızlara dil uzatan kudurmuş nasipsizleri teşhir ederken, üslubun sertliği, gayret-i İslamiyedendir !
25- Yine:''Osman iktidara geldiğinde yirmi yaş daha genç bulunsaydı, İslam tarihinin çehresi daha başka olurdu. Ömer'in siyaseti, Ebubekir'in yaptığı gibi zenginlerin artan mallarını alıp, fakirlere eşit olarak tevzi etmek idi. Eğer Ömer'in ömrü kifayet edip bunları yapmağa muvaffak olsa idi, hiç kimsenin buna itirazı olmayacaktı.
Zira Ömer'in vicdanı bütün şüphelerin üstünde idi. O'nun dini muhafaza etmedeki hırsı, keza bütün şüphelerin üstünde idi. Eğer Ömer bunu tamamlamaya muvaffak olsa idi, bütün İslam aleminin iktisadi ve sosyal muvazenesi (ahengi) sağlanacak, fitne beşiğinde uyumağa devam edecek ve herhalde uzun müddet kalkmağa meydan bulamıyacaktı. Eğer Ali Ömer'den sonra gelse idi, O'nun siyasetini takip edeceği muhakkaktı.."[7] (Yazar Hazreti ve radıyallahü anh kelimelerini kullanmamış, aynen aldık.)
Başka hiç bir şey yazmamış olsaydı bile, yukarıdaki cümleleri; ehli sünnet dışı, sapık fırkalardan olduğu hükmünü vermek ve bu sapık düşünceli adamın kitaplarından uzak durmak kaçınılmaz olurdu.. Halk onun kitaplarını okuyor ve Türkiye'de meşhur edilmiş biri ve "şehid" ünvanlı olduğu için, edebiyatçı S.Kutub imzasını taşıyor diye, bir sürü azim hatalarla dolu kitabını sapıklıklarını da belki bilmeden tasdik ediyor..Neticede bu çürük görüşlerin yörüngesine takılıveriyorlar!
Zira S.Kutub'un bu cümlelerini şiiler içinde de itikad olarak benimsendiği bilinen bir şey. Onların inancına göre Hz.Ali (RA) efendimiz ilk halife olmalıydı. Nedir ki, onlar bu fikri bir mezhep adına yaptıkları için, bizler benimsemesek de, bu onların mezhebidir deyip; onları inançlarıyla baş başa bırakıyoruz.. Ama S.Kutub şii olduğunu söylemiyor ve sünnet ehlince bu yüzden muteber sayılarak, herhangi bir mezhep telaffuz etmeden, bizden gözükerek, mezhepsiz olduğunu gizleyerek yazıp çiziyor..
Biz yine Kutub'un yukarıdaki vahim sözlerine özetle dönersek:
a) Yukarıdaki -haşa- "bunak" lafını, "yirmi yaş daha genç olsaydı ile " beceriksize, idare bilmeze getiriyor.."Fitne beşiğinde uyumağa devam edecekti.." Fitneyi Hz.Osman (RA)efendimiz mi uyandırdı. Engel olmak istemedi, çabalamadı demeye getiriyor.
b) Hz.Ömer (RA) Hz.Ebubekir (RA) gibi, zenginden alır, fakire verirdi, ama Hz.Osman (ra) böyle yapmadı, akrabalarına dağıttı diyor. Bu cümlesinde akrabasını karıştırmıyorsa da bu mezhepsizler bunu başka kitaplarında böyle dile getirmişlerdir.Yani iltimaskar,-haşa hep ve bin kere haşa- adaleti gözetmez biri olarak lanse ediyor, Allahresulünün "zinnureyn" lakaplı mübarek cömert damadını..
c) "Zira (Hz.)Ömer'in vicdanı, dini muhafaza etmedeki hırsı bütün şüphelerin üstünde idi" de -haşa- Hazreti Osman (ra) efendimizde bunlar yok, yada az, yada şüpheli miydi ?
d) "Hz.Ömer'den sonra Hz.Ali gelse idi, O'nun siyasetini takip edeceği muhakkaktı.."cümlesi ile yine ve çok defalar yaptığı gibi, ümmetin icmaına karşı geliş, ehl-i sünnet dışı, mezhepsiz yaklaşım..Yani Hz.Ali gelse idi, adalet timsalinin siyasetini takip ederdi de, Hz.Osman (RA) efendimiz kimin siyasetini takip etti ?Allah resulünün, Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer efendilerimizin yolundan başka bir yol mu tuttu ? O raşid halife değil miydi ?
Bu ne kuduz iftira. Ne hain ve çirkin cümleler, "yıldızlar misali, hangisine tabi olursak kurtulacağımız ashaba " karşı söyledikleri..
e) Allah celle celalüh'ün kader sırrındaki hikmeti kavrayamama ufuksuzluğu, zira aleyhisselatü vesselam efendimiz, kendisinden sonra olacakları bildirmişti..Kitabı tercüme eden bile havlu atmış ve dip notta bu görüşler yazarın şahsi görüşleridir demek zorunda kalmıştır !Ey tercüme eden gafil, senin bile tasvip edip, beğenmediğin bu tür fikirlerin sahibi bir adamın kitabını, çürük ve sakat fikirlerini öyleyse ne diye türkçeye çeviriyor, bu vebale ortak oluyorsun, para için mi ?
Şimdi bu adam, bu cümlelerinden pişman olmadıysa hükmü nedir? Pişman olsa bile binlerce insan kitapları ile zehirleniyor, bunun vebal ölçüsü nedir? Şehidler bile kul haklarından kurtulamazlar. Bu adamı savunanların durumu nedir ? Bunların her cümlesine sayfalar dolusu cevap verilir. Esasen S.Kutub için eserlerini baştan aşağı inceleyen ve cevap veren kitap yazmak lazımdır. Bu kitapçığın hacmi buna müsait değil. İslam alimleri Allah kendilerinden razı olsun, bu mücadeleyi yapagelmiş ve bunları rezil etmişlerdir. Bizim insanımız arap isimli kitap yazarlarını hep önemsemiştir. Oysa, Mısır ve Arabistan başta olmak üzere bu isimlere en hafifinden şüphe ile bakmak gerekir.. Masonların kontrolündeki Ezher mezunlarından da çok az itikadı bozulmamış insan çıkar !
26- Yine Şeyhlere taktığı için şöyle diyor : " Ortada bir başka zümre daha var. Bu zümre İslam demek, şeyh ve dervişlerin yönetimi demektir sanıyor. Bu yanlış düşünce neden doğmuştur. Sathi kültürden, nesillerin olayları ayıklayamamasından.. Şeyh ve derviş kisveleri İslami olmaktan uzaktır. İslami kıyafet, İslami olmayan kıyafet diye bir şey yoktur. (!) Hazreti Peygamber ne cübbe giymiştir, ne kaftan, nede kavuk örtmüştür.(!) Dinde içtihad, tıp, astronomi vs. gibi diğer ilmi buluşlara benzer."sözleri de bu zavallı adama aittir.[8]
Bir defa İslam'da şeyhler dervişler adil halifenin emrindedirler. Akşemseddin-Fatih Mehmed Han gibi. Şeyhlerde ululemre biat ederler.Nedir ki, bütün adil sultan ve ululemirler, etraflarında hep bu mübarek halkayı kurmuş ve bu zatların manevi işaret ve sohbetlerinden faydalanmayı en büyük saadet bilmişlerdir. Tarih bunun sayısız misalleriyle doludur.
Zulüm döneminde, cihad emirinin olmadığı, halifesiz toplumlarda, mürşid-i kamil daha da bir önem kazanır.Zira biatsız ölmek tehlikesine karşı bir sığınaktır onlar. [9]
Hele Peygamberimizin cübbe kavuk kullanmadığını hemde kesin bir dille söylemek, İslam tarihinden ve bu mes'elelerden habersiz olduğunun, yada bunları içine sindiremediği için reddettiğinin işaretidir..İslami kıyafet diye bir şey yoktur demek ise tamamen cehalettir. Bu konuda da ciltlerle eser vardır.
İctihad müessesesini diğer ilmi buluşlara benzetmek ise içtihadın ne olduğunu kavramadığının en bariz örneğidir. Ahmed Davudoğlu gibi zatlar, S.Kutub için yinede insaflı yazmış biraz dini bilgisi vardır, edebiyatçıdır, sözü dinde senet olamaz demişlerse de; biraz dini bilgi böyle mi olur ? Bu adamın kitablarından ve onu savunanlardan uzak durulmalıdır.
27- "Yine tesadüf, ama iyi bir tesadüf, hilafet ruhuna sahib bir hükümdarı Ömer İbni Abdülaziz'i İslam'ın başına getiriyor" [10]
"Ömer bin Abdülaziz'i İslam'ın başına kim getiriyor ? Tesadüf getiriyormuş. Hayır ve şerrin Allah'dan olduğuna inanmayan bir adam için böyle sözler normaldir.[11] Bediüzaman (rh.a.) hazretlerinin "Tesadüfe tesadüf edilmez" meşhur sözü, her şeyin bir kaderle ve Allah cellenin hükmü, dilemesi, müsadesiyle olduğunu belirtmesi bakımından bu noktada hatırlanmalıdır.Yoksa birçok reformcu gibi Kutub’da kadere imanı, iman esaslarından saymıyor mu?
28- "İslam nazarında ise adalet, insani müsavattır (eşitliktir)."[12] Bunu solcular Marks üstadlarından duydukları günden beri söylüyorlar.İnsani eşitlik mümkün ve doğru değildir. Adalet mümkün ve doğrudur. Hiç kimse çöpleri toplamazsa, -eşit olacağız diye- pislikten geçilemez. Zımmi ve kâfir hakim olabilir mi ? Kadın devlet başkanı olabilir mi ? İnsani eşitlik adına bu ve benzeri şeylere evet demek mümkün mü ?
28- "Bugün İslam adına, kadının parlementoya girmesini istemiyen, çalışmaktan men edilmesini, KOL VE BACAK ÖRTÜSÜNÜN UZATILMASI İÇİN HAYKIRANLAR- kendilerini bu tarafa iten duygularına saygımla birlikte- meselelerin hepsini bu ayrıntılara inhisar ettirmekle İslam'ı kolaya ve eğlenceye aldıklarını söylememe müsaade etsinler" [13]
Mısır'da İslama uygun hayatı hükümetten istemenin abes olduğunu gören müslümanlar, hiç değilse bir kısmının olsun şimdilik tatbik edilmesini istiyorlardı. Kutub bunlara kızıp, ya hep ya hiç mantığı ile yukarıdaki satırları yazıp, bu insanları "örtünme emri" konusundaki hassasiyetleri yüzünden eğlenmekle yani küfürle itham etmiştir. Müslümanların fikrine saygı duyuyormuş (laikçilerin sözü gibi).İşin garip tarafı "örtünme emri" hakkındaki hassasiyeti "ayrıntı" olarak görmesi de korkunç. Bunu 1997'li yıllarda Türkiye'mizde meşhur Fethullah Gülen'de "teferruattır" diyerek diline dolamış, o meşhur "hoşgörüsünü" birilerinden yana kullanmıştı..!
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, S.Kutb'a ait vahim örneklemeler bitecek gibi değil. Anlayana bu kitab isimleriyle verdiğimiz misaller yeterli olacaktır.
Son bir not Seyyid Kutub'un İhvan-ı Müslimin'i için : Arap dünyasında birçok siyasi hareketi ve yazarı etkisi altında tutan İhvan-ül Müslimin hareketi, Les Francs-Maçons adlı fransızca kitaba göre masonların kontrolü altındadır. Seyyid Kutubların ve benzerlerinin kitaplarını genç nesillerin eline veren kimseler, bu yazarın bu hareketin öncülerinden olduğunu bilmiyorlar mı ? [14]
[1] Seyyid Kutub, İslamda Sosyal Adalet, sh: 189
[2] Aynı kitap, sh: 252
[3] Ö.N.Bilmen, Hukuki İslamiyye Kamusu, c.1, sh: 405-406
[4] M.Ali Demirbaş, a.g.e c.1. sh: 54
[5] İmam-ı Kastalani, El Mevahib al Ledüniyye sh: 337 büyük doğu yay.
[6] Age. sh :376
[7] S.Kutub, İsl. Sos. Adalet sh: 251-252. Çev:Y.Turnagür, Dr.M.A.Mansur, Cağaloğlu yay.7.baskı.1982
[8] S.Kutub, İslam ve Kapitalizm Çatışması, sh: 101
[9] Biat bahsinde açıklanmaya çalışıldı.
[10] S.Kutub, İ.S. Adalet, sh: 256
[11] M.A..Demirbaş, Başlangıcından Bugüne Mezhepsizler , , C.I, sh: 74 yıl 1980
[12] S.Kutub, İ.S.Adalet, sh: 43
[13] S.Kutub, İslami Etüdler, sh:90
[14] M.A.Demirbaş, a.g.e II,sh: 377