AKP'ye oynanan oyunlar ve karşılıklı direncin sürdüğü çirkin bir atmosferden bunalmıştım. Kaç gündür evden dışarı da çıkmıyordum!
Gönlüm Allah adamlarına, Necip Fazıl merhumun deyişiyle cins kafalara özlem çekti. Dün geceki yakaza ile çağırdığım tulumbamdan gelenin etkisi ile derin devlet değil, derin (tasavvufi) sohbet arzuluyordum.
Kum saatimin üzerinde ne kadar kum kaldı Yarabbi ?
Üstelik ''iyi insanlar iyi atlara bindiler. Sonsuzluk kervanında, üç ayakla seken bir köpekçik olamamak da var. Aman Yarabbi, bunu düşünmek bile hüsran! Ey güzel sadıklara, sadık olan Kıtmir, sen ne mes'utsun..
Hafakan, cinnet der üstad buna..!
Allah'ım bana nasıl muamele edeceksin..?
Sen ''rahim''sin. Bense-çok iyi ve şiddetle bildiğin gibi- pis bir mücrim..!
Ölüm elçini bana nasıl yollayacaksın? Canımı çok yakacak mı? Ben çok korkacak mıyım?
Yüzü sapsarı olup, korkudan altına kaçıranlar var! Son pişmanlık fayda etmeyecek!
Ahh nefsim, bile bile günahlara daldın, beni yaktın, demek var..!
Uslanmayan, akıllanmayan çocuk ruhum, bir anda yaşlanacaksın!
Gönül ne kahve ister, ne kahvehane; gönül Allah sohbeti ister, Allah muhabbeti ister, gerisi bahane..
Hz. Mevlana Efendime sorarlar: Efendimiz, Allah sohbeti geçen yere, Allah muhabbeti yağarmış, ne buyurursunuz..O kuddise sirruh, sırlarını kendisine peçe etmiş, aşk güneşi her zamanki cezbe haliyle buyurur : ''Allah anılan meclise Allah celle yağar! '' Ahh bir anlayabilseydin nefsim..
Keşke bu günlüğümden kimselerin haberi olmasaydı..Belki riyasız kendimle konuşurdum..
Ve bir dağda seslenen deli/deni gibi seslenirdim :
- Allahım..! Bana nasıl muamele edeceksin..? Zannım iyi sana karşı Yarabbi, ümidim hep var. Ama şu merakım yok mu? ''Sonum varmış, bir bilsem..!''
Bu sıkıntılar içinde yolum ihya org’a düştü.(*) Orada kıssalar bölümünde Sevgili koca İmam Muhammed Gazali hazretlerinden (Kalplerin Keşfi) bir kıssanın bir kısmını buraya iliştirmek için geldim. Söz uzadı.İşte o kıssa, haddimden geçseydim, belki araya parantezler açardım (tamamını oradan okumak lazım) :
''Nakledildigine göre Hz. Isa (A.S.) bir gün bahçe sulayan bir delikanli ile karsilasir. Delikanli Hz. Isa'ya «Rabb'inden, sevgisinin zerre agirligindaki bir kısmını bana bagislamasini dile» der. Hz. Isa ona «sen zerre kadarina dayanamazsin diye karsilik verir.
Delikanli «o halde zerre kadarinin yansini versin» der. Bunun üzerine Hz. Isa onun için «Ya Rabb'i bu gence sevginin zerre kadarinin yarisini bagisla» diye dua eder ve yoluna devam eder.
Epeyce bir müddet sonra Hz. Isa'nin (A.S.) yolu yine oraya düşer, delikanlıyı sorar, «delirdi, dağlara çıktı» derler. Hz. Isa delikanliyi kendisine göstermesi için Allah (C.C)'a dua eder.
O sırada delikanliyi daglar arasinda görür onu gözlerini gök yüzüne dikmis ve bir kaya üzerinde dimdik ayakta dururken bulur. Hz. Isa (A.S.) delikanliya selâm verir, selâmini almaz, «ben Isa'yim» diye kendisini tanıtarak delikanlının ilgisini çekmeye çalışırken ulu Allah (C.C)'dan kendisine şu vahiy gelir: ''Kalbinde benim sevgimin yarım zerresini taşıyan kimse insanoğlunun sözünü hiç duyar mı? İzzet ve celâlim hakkı için sen onu testere ile ikiye biçsen onun acısını bile duymaz.''
Üç şeyden kendini kurtarmaksızın şu üç şeyi iddia eden kimse aldanmıştır: 1 — Dünyayi sevmesine ragmen Allah (C.C)'i zikretmekten lezzet aldığını söyteyen kimse. 2 — Insanları pohpohlamayi sevdigi halde amelde ihlâsi sevdigini iddia eden kimse. 3 — Nefsinin burnunu kırmaksizin Allah (C.C)'i sevdigini ileri süren kimse.
Peygamber'imiz (S.A.S.) şöyle buyuruyor: Öyle bir gün gelecek ki, ümmetim beş şeyi unutarak beş şeyi sevecektir:
1 — Dünyayı sevecek, ahireti unutacaklardır.
2 — Malı sevecekler, fakat ahiret günü hesaplaşmasını unutacaklardır.
3 — Mahlukatı sevecekler, yaratıcıyı unutacaklardır.
4 — Günahları sevecekler, tebveyi unutacaklardır.
5 — Köşkleri sevecekler, mezarları unutacaklardır.
(*) İhya org'da bu güzel kıssaları hazırlayan arkadaş, mümkünse Türkçe klavye/karakter kullanmaya özen gösterirse çok daha başarılı olur.