MEKTUBUNUZU aldım, teşekkür ederim. Hayret, etmek adetim olsaydı, ederdim... İmamı Gazali, Fahreddin Râzî, İmamı Suyutî, İmamı Şar’anî gibi İslâm büyüklerinin kitaplarında Ehl-i Sünnet’e ters düşen bilgi, görüş ve yorumlar olduğunu iddia ediyorsunuz. Doğrusu büyük cesaret ve cür’et... Bu büyük hidâyet güneşlerini tenkit ederken, İbn Teymiye’yi ve İbn Kayyım el-Cevziyye’yi göklere çıkartıyorsunuz.
Son devrin büyük din alimlerinden merhum Ahmed Davutoğlu hocamızın “Din Tahripçileri” (Bedir Yayınevi) adlı kitabını tedkik etmiş olsaydınız bu konuda aydınlanmış olurdunuz.
Peygamber Efendimiz’den bu yana İslâm’da büyük, nurlu, temiz bir cadde-i kübra olagelmiştir. Bu cadde Ehl-i Sünnet yoludur. Salih Selefler, müctehid imamlar, her asırda yaşamış ve hizmet etmiş ulema, meşayıh bu geniş cadde içinde bulunmuşlardır.
İbn Teymiyye, gulüvve sapmış bir kimsedir. Onun için “İlmi kadar aklı yoktur” denilmiştir.
Osmanlı devleti ve hilafeti din konusunda cadde-i kübrada gitmiştir. İbn Teymiye Osmanlıların has alimi, mürşidi değildir. Osmanlı devletine isyan etmiş olan Vehhabîlerin imamıdır.
“Ed-dürretü’l-seniyye fi’r-red ‘ale’l Vehhabiye” kitabının yazarı olan Mekke Şafiî reisü’l-uleması Ahmed Zeynî Dahlan hazretleri İslâm Fütuhatı adlı kitabında Osmanlı devletini şu cümleyle övmektedir: “Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra Kur’an’a ve Sünnete en uygun hareket eden devlet Osmanlı devletidir.”
İmamı Gazali hazretlerinin kitaplarında mevzu hadîsler bulunduğuna dair cahilce bir iddia ve iftira vardır. Büyük muhaddislerden İmamı İrakî uzun yıllar çalışarak bu iddiayı çürüten bir eser yazmıştır.
Bugün, İslâm dünyasındaki birçok kötülük, fitne fesat, sapış; İmamı Gazalî, İmamı Rabbani, Abdülkadir Geylanî gibi büyüklerin yolundan ve metodundan sapılmasından dolayı meydana gelmiştir.
Bozuk bir fırka Müslümanların kısm-ı azamını (büyük kısmını) sapık, kafir, müşrik, bid’atçi ilan ediyor, doğru Müslüman olarak bir kendi fırkalarının mensuplarını görüyor. Bunlar İbn Teymiye’yi İmam kabul etmişlerdir. Size, ana caddeyi bırakıp da dar bir patikada sıkışıp kalmamanızı tavsiye etsem acaba bana darılır mısınız?
Şeriat ve Tarikat, zahir ve bâtın, fıkıh ve tasavvuf birbirleriyle uyuşmayan değerler değildir. Abdülkadir Geylanî hazretlerinin Gunyetü’t-Tâlibîn kitabını okursanız, onun içinde Şeriata aykırı hiçbir şey bulamazsınız.
Ehl-i Sünnet Cadde-i Kübrasını bırakıp da dar yollara, çıkmaz sokaklara, patikalara sapan kardeşlerimizin hallerini görüyorsunuz.
İbn Teymiye, “Hâtemü’l-Evliya” olan Muhyiddin İbn Arabi için “O Şeyh-i Ekber değil, Şeyh-i Ekferdir” (en kâfir şeyhtir) demiştir. Şimdi biz Sünnî Müslümanlar ona mı inanalım, yoksa büyük bir çoğunluğun kıymetini takdir edip hürmet ettikleri ve övdükleri İbn Ârabî hazretlerine mi?
Bu coğrafyada İslâm’ın temeli Ehl-i Sünnettir, hem Şeriata hem Tarikata hürmettir, cadde-i kübradan gitmektir.
İbn Teymiye İslâm dünyasında ihvancılık hareketini başlatmıştır... Vehhabîlik hareketi bir tür ihvan hereketidir.
İbn Teymiye’nin ve takipçilerinin yanlış, hatalı tarafları hakkında bilgi edinmek isteyenler Arapça biliyorlarsa “Beraatü’l-Eş’ariyyîn” adlı kitabı mütalaa etmelidir. (Bu eseri Türkçeye tercüme ettirip “Ehl-i Sünnetin Müdafaası” ismiyle yayınlamıştım. Mevcudu kalmamıştır)
İslâm itidal dinidir. Müslümanların orta yolda yürümelerinde hayır vardır. Dinde aşırılıktan, gulüvvden uzak durmamız gerekir. İmamı Gazalîyi ve onun gibi Ehl-i Sünnet büyüklerini tenkid etmek, eserlerinde yanlışlar vardır demek, dolaylı şekilde dini baltalamak, Müslümanların kafalarını karıştırmak olur.
Hürmet ve selamlarımla
( M.Şevket Eygi,21 Mart 08 / Milli Gazete)