2 Mayıs 2009 Cumartesi

İslam’da yorum tekeli


Muhterem Ebubekir Hocama, bir dostumla aramızda geçen anlaşmazlığı iletmiştim. O kardeşim bana : ''Meselenin özu şu: bu konularda yorum tekeli var mi yok mu? Ebubekir Hocama gore var ve o yorumdan farkli dusunen herkes hata yapiyor. Benim yaklasimim ise gayet basit: elimizde hangi yorumun dogru olduguna dair kesin bir şablon yok. Bu bizzat Islam'in evrenselliginin ve esnekliginin de hem geregi hem eseri.'' demişti.

Her ne kadar be kendisine bu konu etrafında uzunca bir zamandır tartıştığımız için karınca kararınca cevaplar vermişsem de (bu konuda elimizde bir şablon var demişsem de); yeterli olmadı ve bendeniz de konuyu hocama havale etmiştim.(Umarım bu defa yeterli olur)

Bugün Ebubekir Sifil hocamın bu ''yorum tekeli'' konusunda nefis bir makalesi, bu konuda dostumla aynı düşünenlere güzel ve son derece ilmi bir cevap niteliğinde.Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.

Hocam yazısında son derece önemli ilmi kıstaslar ve ''mihenk taşı'' ile elimize ''ölçü/terazi'' veriyor, işte o pasajlar :

''Yoruma açık olmayan hususlarda tevile dayalı olarak da olsa temel kabullere aykırı şeyler söyleyen kimseler tekfir edilmese bile, tehlikeli bir noktada bulundukları bilinmelidir. Burada, Bir meselenin yoruma açık olup olmadığına kim karar verecektir?" şeklindeki mukadder sorunun cevabı şudur: İlgili husustaki nass(lar)ın yapısı, Sahabe döneminden itibaren üzerinde farklı bir yorum yapılıp yapılmamış olması ve yapılacak farklı yorumun nasslarda sarahaten yer almış hususlarda açıkça çatışma teşkil etmesi durumunda yorumun makbul olmayacağı, dolayısıyla sahibinin yoldan saptığına delalet edeceği açıktır.
İmam el-Gazzâlî'nin Kânûnu't-Te'vîl isimli eseri bu konuda gerçekten ufuk açıcı niteliktedir. ''

Şu nokta son derece önemli: Efendimiz (s.a.v)'in, Sahabe'ye (r.anhum) tebliğ etmesi gereken her şeyi tebliğ ettiğinde şüphe yok. Onların da Efendimiz (s.a.v)'den aldıklarını kendilerinden sonrakilere aktardıkları kesin. Zira aksi halde bu dinin, daha ilk nesilde ortadan kalktığı ya da tahrif olduğu söylenmiş olur.

Şu halde Sahabe, bilhassa "dinin sabiteleri" bağlamında neyi nasıl yapmışsa, onu öyle yapmaya dikkat etmek gerekir. Usul-i Fıkıh ilmine bir bütün olarak bakıldığında, genel bir "Selef" vurgusunun baskın olduğu görülür. Sahabe icmı ve genel olarak icma, sahabî kavlinin hücciyyeti, Medine Ehli'nin ameli, hükmen merfu rivayetler... gibi hususlar hep bunun göstergeleridir.
Müslüman bilincinde Selef kavramı nirengi noktası gibidir. Biz kendimizi Selef'e bakarak ayarlarız. Elbette bu sebepsiz değildir. Bilhassa Efendimiz (s.a.v)'in yönlendirmeleri ile oluşmuş bir bilinç durumudur bu.
"İslâm'da yorum tekeli yoktur", İslâm'ın evrenselliği, yorum zenginliğindedir"... gibi ne anlattığı çok da iyi tesbit edilmemiş sloganların arkasına düşerek birtakım temel hakikatleri ıskalamayalım...''
Şimdiden o dostumun ben ''dinin sabitelerini kasdetmedim ki, içtihada baliğ olan hususları kasdetmiştim'' yollu yeni bir itirazını duyar gibiyim. Oysa içtihadlar da, bir temele dayanır, o temelin İsalm'ın birincil sabiteleri Kitap ve Sünnet olduğu aşikardır.İçtihadlarsa zaten bu iki temel kaynakla birlikte icmaa ve sonra dinin 4. delili kıyasa dayandığı dostum benden iyi bilir.Bu şablon gözardı edildiğinde ortaya hocamın bahsettiği kaos çıkar. Bugün ortada cirit atan ilahiyatçılar ve son örnek olarak İslamoğlu mealine hocamın yazdığı tenkit yazısı en iyi örnektir.
Yalnız Kitap ve sünnet bu şablonu oluşturur diyen yüzlerce yoldan çıkmış mezhep ve tarikat boşuna değil. İcmayı göz ardı ederseniz, selef-i salihin yolunu da, müteahhirin ulemayı da gözardı edersiniz. Bugün yalnızca -bazı mezheplerin yaptığı gibi- ashab-ı kiramın büyüklerine dil uzatmak, aslında direkt İslam'ı alaşağı etmekle eş anlamlıdır. İmam-ı Rabbani (ks)hazretlerinin bu konuda çok güzel tespitleri vardır, okumak ve anlamak gerek.
Edille-i şer'iyye (erbaa) şablonu sebepsiz değildir. Kaynağı da: "İnsanların hayırlısı, benim asrım ( da yaşayanlar) dır. Sonra onları takiben gelen, daha sonra onların peşinde olanlardır." hadis-i şerifidir. (Buhari, Müslim, ,İbn-i Mes'ud (RA)'dan.)