28 Şubat 2011 Pazartesi

'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun...'

Mahmud Efendi kuddise sirruh Hazretleri'nden merhûm Necmeddin Erbakan'a tâziye îlâmı.

"Her canlı ölümü tadacaktır" buyuran Allâh-u Te‛âlâ'ya sonsuz hamd-ü senâlardan, "Başınıza bir musîbet gelince benim vefâtımın musîbetini hatırlayın,zira musîbetlerin en büyüğü odur" buyuran Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimize ve başlarına bir musîbet geldiğinde: "Şüphesiz biz Allâh'ın mülküyüz ve ancak O'na dönücüleriz" diyerek istircâda bulunan âl-i eshâbına sınırsız salât-ü selamlardan sonra!

Çok sevip değer verdiğim, ulemâya ve meşâyıha son derece tâzimde bulunduğunu müşâhede ettiğim, Ehl-i Sünnet îtikadı ve fıkhı üzere istikamet içerisinde hassâten Nakşî tarîkatine bağlı kalma şerefiyle ömür sürmayesini rızâ-i Bârî ve tahsîl-i me'âlî uğrunda vakfettiğine şâhitlik ettiğim, İslam âlemine, özellikle vatanına milletine fedâkarâne gayretler içerisinde son anlarına kadar hizmet ettiğinden şüphe etmediğim merhûm ve mağfûr el-muhtacilâ rahmeti Rabbihi'l-Ğafûr Necmeddin Erbakan kardeşimin vefat haberi bizleri derin bir teessüre sevk etmiş bulunmaktadır.

Allâh-u Zü'l-Celâl ve'l-Kemâl dînimize ve vatanımıza yaptığı bu gayretli ve ihlaslı hizmetlerine mukabil kendisine kabrinde yevmen fe yevmen müzdâd olacak istirahatler,mahşere sevkinde bütün korkularını izâle edecek bişâretler ve akîbetinde cennât-i 'âliyatta yüksek dereceler ihsân eylesin. Geride bıraktığı keder dîde âilesine, ahbâbına ve etbâ'ına sabr-ı cemîl, ecr-i cezîl ve âmâl-i sâlihât içerisinde tûl-u ömürler ikrâm eylesin.

Onun ardından fitnelere düşmekten, Ehl-i Sünnet akîdesine zerre kadar da olsa muhâlefetten ve sırât-ı müstakîmden inhiraf etmekten bütün ümmeti ve bâ husus dâvâsını tâkip edenleri muhâfaza eylesin. Âmîn!
Mahmud Ustaosmanoğlu kuddise sirruh.
(İsmailağa Câmii Emekli İmam Hatîbi)
Milli Gazete

'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun...'


Sözün bittiği yer demeyeceğim. Söylenmesi gereken çok şey var... O bir söz söyledi. Eğip bükmeden söyledi; sözü namus bilerek, sözün namusunu bilerek söyledi.

Hakk'a verdiği sözü tutup, söze hakkını vererek söyledi. Hak bildiğini söyledi, hak olanı söyledi.

O bir söz söyledi. "Kadim söz"ü hatırlattı unutanlara. Unutanları unutmadı, unutulanları unutmadı. Unutmamak ve unutturmamak için söyledi.

Söylediği, "sözler içinde bir söz" değildi; "sözlere karşı bir söz" söyledi. "Kadim söz"e karşı duranlara karşı sözler söyledi.

Tarihin hükmünün geçmediği "Söz"ü söyledi. Söylediklerinin tarihî sözler olması bundandı. Yorulmadan, usanmadan, pes etmeden, söze tarih düşürerek söyledi.

Anlaşılır sözlerdi söylediği. "Söz"e anlam katmak için değil, "Söz"le anlamlanmak için söyledi. Anlamayanlar, anlamı taşıyacak yüreği olmayanlardı aslında. Anlamanın akılla olacağını sananlar...

Sözün bittiği yer demeyeceğim. Söylenmesi gereken çok şey var.

Kadim yürüyüşümüzün yarım asra varan dönemecinde onun izi var. Yolu müstakim yürümenin yolunu öğretenlerdendi o. Yol boyunca istikametten şaşmadı.

Müstakim yaşadı. Bedeller ödedi istikamet uğruna. Sızlanmadı. Her zaferin "başarı", her başarının "muvaffakiyet" olmadığını öğretti. Birlikte yürüdüklerini terk etmedi; hep bırakılan olmak pahasına, tuttuğu hiçbir eli bırakmadı.

"İman" dedi, "cihad" dedi, "izzet" dedi, "ümmet" dedi. "Ağır" sözlerdi bunlar; "emanet"i gönüllü olarak yüklenen, sonra "ağır" bularak omzundan indiren insan için. Biraz da "nisyan" demek olan insan için.

Sözün bittiği yer demeyeceğim. Söylenmesi gereken çok şey var.

Yaşanan herşeyi bilen tarih sır saklamayı bilmez.

Söylenmesi gereken her şeyi söyler kulaklarını tıkamayanlara.

Herşeyin yıkılmasını göze alarak her şeye anlam katan "Söz"ü ayakta tutmak için konuştu o.

Biz şahidiz, hakkı söyledi, haklı söyledi. Müstakim yaşadı ve "yolda" teslim etti ruhunu.

Ruhun şad, mekânın cennet olsun hocam. Dr. Ebubekir Sifil